Bugün ağzından demokrasi lafını hiç
düşürmeyen bir çok kişi için ancak “kendine demokrat” denebilir.
Sayın Baykal geçtiğimiz günlerde Sözcü
gazetesine Saygı Öztürk’e bir röportaj verdi.
Bu röportajda, kendisini siyasetin içinde
hissedince bunun kendisine iyi geldiğini söyledi.
Bu söylemden hiçbir şekilde parti içinde bir
makam mevkii isteği çıkartılamazdı.
Ama Cumhuriyet Halk Partisi içinde “Yeminli” Baykal düşmanları vardır ve
bunlar hemen yayına başladı.
Bunun içinde bana göre en çarpıcı olanı
“Tayyip Erdoğan’ı bu milletin başına sen bela ettin” söylemidir.
Bunun sebebi 2002 seçimlerine giderken
Tayyip Erdoğan’ın hakkındaki bir mahkeme kararından ötürü milletvekili
olamamasıydı.
Tayyip Erdoğan Milletvekili olamıyordu ama
Parti Genel başkanı olabiliyordu.
Tayyip Erdoğan AKP’nin Genel Başkanıydı daha
doğrusu Genel Başkan olması için yasal bir engel yoktu ama milletvekili
olamıyordu.Yani ortada bir demokrasi
ayıbı vardı.
Bu şartlar altında seçime gidildi, AKP
birazda seçim sistemindeki % 10 ayıbından
dolayı tek başına iktidar oldu.
AKP tek başına iktidar olabiliyor ama Genel
Başkanı milletvekili olamıyordu. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim.
Bunu uygar dünyaya anlatabilmek mümkün müydü?
İşte Baykal o dönemde gerçek bir demokrata
yakışanı yapmış ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olmasının
yolunu açmıştı.
Bu Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde ilk
defa olmuyordu. Rahmetli İnönü de 27 Mayıs sonrası, Adalet Partisi’nin o
tarihteki yöneticileri ayak sürürken, Demokrat Partililerin affını hayata
geçiren insandır, ki o demokrat partililer Uşak’ta onun canına kast etmişlerdi,
Cumhuriyet Halk Partisi’nin mallarına el koymuşlardı.
Gerçek Cumhuriyet Halk Partililer
demokrasiyi, özgürlüğü, insan haklarını sadece kendileri için istemez,
rakipleri içinde bunu isterler ve hayata geçirmek içinde ellerinden geleni
yaparlar.
Çoğunlukçu demokrasilerde iktidar sınırsız
ve denetimsiz güç arayışı içinde olur.
İşte Tayyip Erdoğan kendisi iktidar olduktan sonra yabancı istihbarat
örgütünün güdümündeki FETO suç örgütünün
de yardımıyla, önce özgür basını, sonra bağımsız ve tarafsız yargıyı yok
ettikten ve Orduyu Akar’ın komuta edebileceği hale getirdikten sonra demokrasiyi ayaklar altına almıştır.
İşte, yeminli Baykal düşmanlarınca, Baykal,
bütün bunların müsebbibiymiş, bu nedenle suçluymuş. AKP’nin günahlarının
sorumlusu Baykal mış?
İşte kendine demokrat olmak böyle bir şey.
Tabii halkımız anti demokratik yasaların önün
açılmasını sağlayan halk oylamalarında Tayyip Bey’in isteği doğrultusunda oy
verirken hiç suçlu değil, bir demokrasi ayıbını ortadan kaldırmaya çalışan
Baykal suçlu.
Bugün milletvekillerini zindanlara gönderen “Tüm dokunulmazlıkların
kaldırılmasına” oy verenler, bugün yaşadıklarımızdan hiç mi sorumlu değiller
ama bir demokrasi ayıbını kaldırmanın yolunu açan Baykal suçlu.
Unutmayalım ki, dokunulmazlıkların bir
defaya mahsus kaldırılması oylamasında sadece Deniz Baykal ve Muharrem İnce
hayır oyu verdiler.
Baykal’a şimdi haksız ve çirkin şekilde
saldıranlar bunu ağızlarına bile almıyorlar. Çünkü onlarda birilerinin
trolleri.
Bugün için yapılması gereken Kurtuluş Savaşını
gerçekleştiren Gazi Meclisin Tayyip
Erdoğan tarafından rehin alınan
yetkilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisine
iade edilmesinin mücadelesinin yapılması şarttır.
Bugün için bizlerin yapması gereken, güçlendirilmiş
parlamenter sisteme dönülmesi için çaba sarf etmektir.
Yoksa “kendimize demokrat olup”
Baykal’a küfretmek, demokratlık ve ülke
sevgisinin ölçüsü değildir, olamaz. Bu ucuz demokratlık gösterisi olur.
Demokrasiyi savunacaksak, herkes için
savunacağız, bize serbesti, sevmediklerimize “yasak”, böyle demokratlık olmaz. Kendimize demokrat olmayacağız, demokrasiyi anayasal sınırlar içinde
eksiksiz bir şekilde herkes için isteyeceğiz.