.
Ülke tam bir çadır
devleti gibi yönetiliyor. Her şey bir adamın iki dudağının arasında, ne anayasa
dinliyor ve ne de hukuk.
Bugünkü gazetelerde
vardı, çiftçiye ve tarıma destek için kurulmuş olan Ziraat Bankası, spor
kulüplerinin borçlarını yapılandıracakmış. Bunu bir yabancı ülke vatandaşı
duysa, Türk tarımının ve Türk çiftçisinin herhangi bir sorunu yok ki, tarımı ve
çiftçiyi desteklemek için kurulmuş banka spor kulüplerini desteklemeye başlamış
diye düşünür.
Ey CHP Yöneticileri, Türkiye çadır devleti gibi
yönetiliyor.Ziraat Bankasının amacı çiftçiyi ve tarımı desteklemektir. Amaçları
arasında spor kulüplerinin borcunu yapılandırmak yoktur. Bankanın parası ve
gücü varsa çiftçiye ve tarıma destek versin. Bunu siz dile getirmeyeceksiniz de
kim getirecek.
O köylü bizim için milletin efendisidir.
Stadyumları “Atatürk’ün askerleriyiz” diye inleten Türk Futbol seyircisi, böyle
popülist politikalarla kandırılamazlar.
Ayrıca kulüp yöneticilerinin kötü yönetiminin bedelini halk niye ödesin ki.
Ama olay sadece bu
değil, AKP İktidarı elinde seçim kanunu açıkça çiğnenerek kurulan tek adam
rejiminden sonra, artık Anayasa'nın
değiştirilemez demokrasi, laiklik, sosyal devlet, hukukun üstünlüğü
hükümlerinin içlerinin boşaltılması ile yetinilmiyor, Anayasa'nın belli bir
somut durum için yaptığı açık lafzi düzenleme de yok sayılıyor.Bu yok
sayılırken de Anayasa bilgisi Orta okul “yurt bilgisi” dersiyle sınırlı olan
bir şahıs tarafından da bu düzenlemelere karşı çıkanlar “Derslerine İyi Çalışmamışlar”
diye alaya alınabiliyor.
Recep Tayyip Erdoğan
ve AKP'nin son hamlesi Binali Yıldırım’ın . adaylığı CHP tarafından demokratik
yollardan engellenemez ise ki; Kılıçdaroğlu’nun konuyla
ilgili olarak “Anayasaya aykırı ama
seçimi bunun üzerinden götürecek değiliz” diye .beyanda bulunduğundan, artık Türkiye'de anayasanın hiçbir hükmü kalmayacak,
bir kişinin iradesinin Anayasa yerine geçmesi olağan hale gelecektir.
Bu tam bir gerçeğin
önemsizleştirilmesidir. Gerçeğin önemsizleştirilmesi sadece iktidar sahiplerinin
söylemleriyle değil, ona yardımcı olan
Ana muhalefet partisi tarafından da hayata geçiriliyor.
12 Eylül Askeri
rejiminin egemenleri de “ Bizim söylediklerimiz Anayasa ile çelişirse anayasa
bu yönde değişmiş sayılır “ buyurmuşlardı. Bu günkü durumdan hiçbir farkı yok.
Bir yasal boşluk,
muktedirin bir beyanıyla Anayasa'nın
lafzına aykırı kıyas yoluyla doldurulabiliniyor.
Tabii bu çok doğal
zira yıllar içinde Anayasa'nın açık ihlallerine karşı eşit ve adil olmayan seçimlere ve onların
sonuçlarına eylemli, zamanlı, demokratik tepki verilmeyince, bu noktaya
gelindi.
Gelinen noktada CHP
yönetiminin hareket alanı iyice daraldı. Yapabilecekleri fazla bir şey yok.
Egemenleri kızdırmamak için açıkça görülmekte olan bir davanın sonucunu etkiyen
bir kanun maddesini bile anayasaya uygun bulan
Anayasa Mahkemesi’nin ve tam kanunsuz bir kararla Anayasa referandumunu
şaibeli hale getiren Yüksek Seçim Kurulu'nun nasıl tutum alacağı şimdiden
belli. CHP yöneticilerinin yapabilecekleri yegane faydalı iş, istifa edip
partinin başından çekip gitmeleridir.