Trump'ın güvenlik danışmanı Bolton'un
Ankara'ya yaptığı ziyaretin ertesi günü yandaş gazeteler Bolton'un
yaptığı bütün taleplerin reddedildiğini ve Amerikalı misafire haddi
bildirilerek gönderildiği gibi başlıklar attılar. Maalesef buna SÖZCÜ gibi ciddi bir gazetede dahil!).
Bütün bu afra tafraya karşın, gerçeğin
başka olduğu Cumhurbaşkanı'nın 8 Ocak günü New York Times'a yazdığı makaledeki
ifadelerinde gizli.
Cumhurbaşkanı, Suriye'nin geleceğinin
nasıl şekillendirilmesini istediğini aynen şöyle anlatıyor:
"Birinci adım, Suriye toplumunun
bütün parçalarından bir istikrar gücü oluşturmaktır. Sadece çeşitli bir yapı
bütün Suriye vatandaşlarına hizmet edebilir ve ülkenin çeşitli bölgelerine
kanun ve düzen getirebilir. Bu bağlamda, Suriye kürtleri ile anlaşmazlık içinde
olmadığımıza işaret etmek isterim......
"Savaş koşullarında, birçok genç
suriyelinin PKK'nın kolu olan PYD/YPG'ye katılmaktan başka seçenekleri yoktu..
İnsan Hakları Gözleme merkezine göre YPG çocukları saflarına katarak
uluslararası hukuku ihlal etmiştir.
"ABD'nin çekilmesinden sonra,
(YPG'nin kaçırdığı) çoucları aileleri ile yeniden birleştirmek ve terörle
ilişkisi olmayan savaşçıları kurulacak istikrar gücüne katmak için yoğun bir
güvenlik taramasını işlemini tamamlayacağız.
"Diğer bir öncelik, bütün
topluluklar için uygun temsil koşullarının güvence altına alınması olacaktır.
Türkiye'nin gözetimi altında, YPG'nin veya sözde İslam Devleti'nin kontrolü
altındaki topraklar halk tarafından seçilmiş konseyler tarafından
yönetilecektir. Terör grupları ile ilintili olmayan bireyler kendi
topluluklarını yerel hükümetlerde temsil edebileceklerdir.
"Kuzey Suriye'nin ağırlıklı olarak
Kürt olan bölgelerindeki yerel konseyler geniş ölçüde Kürt toplumunun
temsilcilerinden oluşacak; ancak, bu yapılırken, diğer bütün grupların adil
siyasal temsili de güvence altına alınacaktır. İlgili deneyime sahip Türk
yetkililer belediye hizmetlerinde, eğitimde, sağlıkta ve acil durumlar
konusunda onlara yardımcı olacaklardır."
İnanılır gibi değil!
Cumhurbaşkanı Suriye'ye açıkça bir
federasyon modeli öneriyor ve o modelin "Türkiye'nin gözetimi
altında" uygulanmasını öngörüyor.
Orada kurulacak Kürt otonom yönetimleri
Türkiye’deki ayrılıkçı hareketleri tahrik eder.
Artık herhalde bir tereddüt kalmamıştır;
ABD ve İsrail'in stratejik çıkarları bölgede bir Kürt devletinin kurulmasını
gerektiriyor. Bu, hemen olmayacak. Dikkat edelim, Kürt konusunun
uluslararasılaştırılarak içinde bulunduğu aşamaya getirilmesi için neredeyse
1930 lardan beri 30 yıl sabırla çalışıldı. Bağımsız Kürdistan'ın ortaya çıkması
için daha zamana ihtiyaç var. ABD acele etmiyor. Biliyor ki, müstakbel
Kürdistan'ın içindeki ve çevresindeki şartlar olgunlaşmadan bağımsızlık ilanı,
projenin daha başlangıçta akim kalmasına neden olacak. Hasım Türk, Acem ve Arap
halklarının arasında denize çıkışı olmayan bir Kürdistan'ın yaşamasının mümkün
olmadığını görüyor. O nedenle, önce, yüzyıldır farklı siyasal ve sosyal ortamda
yaşamış parçaların birbirine alıştırılması sağlanacak. Kuzey Irak bir hayli
mesafe almış durumda. Şimdi Suriye'de de Kuzey Irak'a benzer bir yapı ortaya
çıkarılacak.
Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Türkiye'nin
güneydoğusunun bir kültürel, sosyal ve ekonomik bütünlük sağlanması hedefi
önceki yıllarda bir hayli dillendirilmişti. "Açılım süreci" sırasında
projenin Türkiye ayağı bakımından bir hayli mesafe de alınmıştı.
Bu "üç parça" arasındaki bu
bütünlük, bir formül çerçevesinde, Türkiye'nin "taşıyıcı anneliği"ne emanet
edilecek. İç/dış şartlar olgunlaştırılınca, bağımsız Kürdistan'ın doğumu
gerçekleşecek. "Taşıyıcı anne"ye veda edilecek.
Çabuk unutuyoruz; Davutoğlu, başbakan
olduğu dönemde, "siyasi sınırlara saygı duyarak, ekonomik, sosyal ve
kültürel anlamda sınırları geçişken kılan politikaları" ile
övünüyordu. "Gerekirse dışarıdaki Kürtlerin de hamisi biziz" diyordu.
"Kürtlerin de bir devleti var. O devletin adı Türkiye Cumhuriyeti
Devleti" diye ilan ediyordu.
"Açılım"ın rafa kaldırılması
ile inkıtaya uğrayan proje şimdi tekrar ısıtılıyor. Cumhurbaşkanı'nın
makalesinden bunu anlıyoruz. YPG sorununun nasıl çözümleneceğinin ip ucu da
makalede veriliyor. Örgütün "zorla kaçırdığı" çocuklar kurtarılacak
ve teröre bulaşmamış (İŞİD'ciler dahil) "savaşçılar" sisteme entegre
edilecek.
Makaleyi okuduktan sonra ABD Dışişleri
Bakanı Pompeo'nun "Erdoğan Kürt savaşçıların korunacağı konusunda güvence
verdi" sözünü yerine oturtmak mümkün oluyor.
Aynı makalede, Suriye'nin toprak
bütünlüğünün korunmasından da söz ediliyor. Ülkede bölgesel meclisler, yerel
hükümetler ve ulusal ordudan bağımsız silahlı güçler (istikrar gücü) olacaksa,
o ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasının fiilen ne anlamı olacak? Aklımızla
alay edilmesin!
Türkçemizde çok güzel bir deyiş var: Çuvaldızı
başkasına batırmadan evvel, iğneyi kendine batır!
"Bağımsız bir devlete, içişlerine
müdahale ederek önerdiğiniz federasyon modeli o kadar iyi ise Türkiye'de de
uygulayın" dendiğinde ne yanıt verilecek? Hiç kuşkunuz olmasın, öyle bir
öneri günün birinde mutlaka gelir. Atatürk çizgisinden ayrıldıkça Türkiye çok
tehlikeli sulara doğru yol alıyor...