Bu hafta başında CHP sözcüleri “ÖSO
teröristtir, Türkiye teröristlerle birlikte hareket ediyor, dedikleri için çok
ağır eleştirilere maruz kaldılar.
Bu konuda bilen de bilmeyen de ahkam kesti,
hatta bir köşe yazarı CHP’yi eleştirirken “Efendim Neymiş? ABD, Arap
ülkeleri,İran, AB, Rusya falan ÖSO terörist demezken CHP’nin demesi tuhaf
geliyormuş.
Bu yorum kötü niyetle ya da birilerine sempatik görünmek arzusuyla yapılmamışsa, tam bir bilgisizlik daha da
ötesi cehalet işaretidir.
ÖSO için hangi ülkenin ne dediği önemli
değildir. Suriye’nim ne dediği önemlidir ve Suriye ÖSO’ya terörist demektedir.
Üstelik Suriye bu tanımında haklıdır. ÖSO,
Suriye rejimini yıkmak ve aynen PKK’nın Türkiye de yaptığı gibi ülkesini bölmek
için silahlı mücadele yürüten bir yapıdır.
Bugüne kadar dünya da üstünde anlaşılmış bir terör tanımı yoktur.
Onun için birisi için terörist olan diğerleri için özgürlük savaşçısı olarak
kabul edilebilmektedir.
Yani örneğin ABD ve AB, PKK için şimdi şeklen yaptıkları “terör örgütü”
tanımını geri çekseler, PKK Türkiye için terörist bir yapılanma olmaktan
çıkacak mı? O nedenle “bir terör örgütü
ile mücadele başka bir terör örgütü ile yapılmaz” söylemi çok doğrudur.
Daha yakın geçmişte AKP iktidarı,
ABD’nin İŞİD ile mücadelesinin PYD/PKK
ile işbirliği yapılarak yürütülmemesi gerektiğini söylemiyor muydu?
İster
iktidar ister muhalefet olun her konuda tutarlı olmak gerekiyor ama özellikle
dış politikada bu daha da önem arz ediyor.
CHP, tutum ve yaklaşımlarını zamanında
alacağı sert ve kurumsal tavırla kamuoyuna
yansıtırken de AKP’nin daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın yanlışlarını da aynı
şekilde halka anlatmalıdır.
Türkiye, Kuzey Suriye’de gerekli temizliği
yaptıktan sonra bölgeyi ÖSO’ya teslim ederse bu Birleşmiş Milletlerin 2005
yılında Kuruluş Yıldönümü nedeniyle 150 devlet ve hükümet başkanın iştirakiyle
toplanan zirvede; amacı ne olursa olsun ve kimin tarafından yapılırsa yapılsın,
terörizm, güvenlik ve barışın bir numaralı tehdidi olarak ilan edilmiş, terörle
ilişkisi saptananların barınabileceği “güvenli bölgeler” yaratılmaması kararına aykırı olacaktır.
Kılıçdaroğlu “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’deki
başarılarının ÖSO’ya mal edildiğini
söylerken, sanki TSK/ÖSO işbirliğine itirazı yokmuş gibi bir anlam çıkıyor.
Ama yardımcısı Öztürk Yılmaz daha doğru ve daha
sert bir açıklama yaparak, Afrin
operasyonunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütü El Kaidenin uzantısı ÖSO
ile birlikte yapmasını eleştirmişti.
Tabii El Kaide uzantısı bir örgüt olan ÖSO
AKP Genel başkanı tarafından kurtuluş
savaşının Kuva i Milliyesi ile nasıl özdeşleştirilir anlamak da mümkün değil.
ÖSO ABD’nin teşvikiyle kurulmuş, Suriye
ordusundan kaçanların kurduğu bir örgüttür.
Türkiye bölgede haklı olarak kendisi için terör tehdidi yaratan PYD/PKK’nın yok
edileceğini söylüyor ve buna yönelmiş durumda, ancak PYD/PKK dan temizlenecek
bölge, Suriye’nin meşru yönetimine değil de, ÖSO’ya teslim edilirse, bu kez de
ÖSO içine cihatçıların sızmasına müsaade edilmemelidir.
Aslında Türkiye’nin güvenliği Suriye’nin
toprak bütünlüğünden geçmektedir. Bu toprak bütünlüğünü de Esad’ı devirerek,
yok ederek sağlamamız mümkün değildir.
Ayrıca Esad bölge devletlerinden Rusya ve
İran tarafından da desteklenmektedir. Esad’ı devirmek arzu ve çabası bizi bu
iki bölge devletiyle Türkiye’yi karşı karşıya getirir.
Biz nasıl PKK ile mücadele ediyorsak, Suriye
devleti de, kuzeyinde kantonlar kurmaya çalışan PYD ile İran ise PEJAK ile
mücadele etmektedir.
O nedenle Türkiye ortak düşmana karşı bölge
ülkeleriyle müşterek hareket etmek durumundadır.
Zira; dış politika hedefe, güce, olanaklara,
ihtiyaçlara, tehdit algılarına göre belirlenir.
Türkiye, manda ve himayeyi reddederek
kurulmuş bir ülkedir,kendisiyle ilgili hazırlanan senaryoları yırtmıştır, bölgede doğru bir politika takip etmek için,
bölge ülkelerinin hudutlarını ABD istediği gibi
değiştirmeyi hedefleyen BOP eş başkanlığını
reddedip, ABD adına hareket eden bir
ülke olmadığını, onun dayatmalarına direnen bir ülke olduğunu dosta düşmana
kanıtlamak için öncelikle İncirlik Hava Üstünü ABD uçaklarına kapatmalıdır.