1920 den beri emperyalistlerin rüyası İran, Irak, Suriye ve Türkiye’den koparılacak
topraklar üzerinde bir kukla Kürt Devleti kurdurmaktır.
2002 den beri ülkeyi tek başına yöneten gerici ve tutucu AKP iktidarı, öngörüsüzlüğünden
ötürü önce 2003 de Irak’ın ve sonra’da
2011 de Suriye’nin bölünmesi oyunları üzerine, değerli Zafer Arapkirli’nin çok
doğru tespitiyle benzin bidonları ile
koştukları için, olayların bu noktalara gelmesinin tek sorumlusudurlar.
Türk
Ordusunda olsa olsa bir onbaşı ile muhatap olabilecek bir insanı kendi
partilerinin genel kuruluna şeref misafiri yapan ve militanlarını “Türk Halkı
seninle gurur duyuyor” diye bağırtan, bu düzeyde bir adama devlet başkanı
muamelesi yaparak, paçavralarını göndere çektiren bugün ki iktidar, Diyarbakır
meydanında ayrılıkçılarla da şov yapmıştı, emperyalizm’den destek alan bir terör
örgütü olan PKK ile masaya oturan, PKKlıların ayağına çadır mahkemeleri
gönderen bu iktidar, gelinen noktanın
tek sorumlusudur.
Barzani’nin
televizyon kanalı Rudaw her gün
yayınladığı hava durumu raporunda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Kürdistan
sınırları içinde gösteriyor.
Bugün ki
iktidar değil midir, Türksat’tan yayın
yapan bu televizyona izin veren.
Buna maalesef muhalefetin de sesi çıkmıyor.
AKP iktidarı bunlara
sessiz kaldığı içinde adam her geçen gün daha da küstahlaşıyor.
Ve “bakın siz
buradaki Türkmenler ile ilgilenirseniz bende sizdeki 30 milyon Kürt’le
ilgilenirim” demek cesaretini gösteriyor.
Türkiye’de çeşitli siyasi partilere dağılmış emperyalist uşakları da referanduma karşı
çıkanlara her türlü saldırıyı kendilerinde hak görüyorlar.
Tabii bu
arada Türkiye’yi yönetenler hala gerçekleri göremiyorlar. Nitekim Başbakan
yaptığı açıklamada “Bütün dünyanın karşı olduğu, komşularının hiçbirinin
istemediği bu yanlışta ısrar etmenin sonu hayır olmaz. Bunun elbet bir bedeli
olacak, ama bedeli masumlar değil kararı veren ödeyecek” dedi.
Bütün Dünya karşı çıksa
Barzani böyle bir işe soyunabilir mi? 1920 den beri emperyalistlerin hayali
olan bağımsız Kürdistan o “Bütün Dünya” dediklerinin açık veya örtülü desteği
ile hayata geçirilmek isteniyor.
Bu iş çok evvelden
planlandı bölgenin demografik yapısı silah zoruyla değiştirilirken,
soydaşlarımız göçe zorlanırken Türkiye buna sessiz kaldı.
O zaman dahi
soydaşlarımızın mal ve can güvenliğini koruyabilirdik. Hududun Irak
tarafında güvenlik sağlanamadığı için
müdahale edebilirdik, zira 1926 Ankara Antlaşmasının ekleri bize bu hakkı
veriyordu.
Çünkü Türkiye uluslar arası
hukuktan kaynaklanan haklarını hem muhataplarına ve hem de “dostlarına” anlatmadı, anlatamadı.
1974 Kıbrıs Barış harekâtından
öncede Başbakan’ın tabiriyle “bütün Dünya” Türkiye’nin bir askeri harekâtına
karşı idi. Hem uluslar arası antlaşmalardan doğan haklarımızı iyi anlattık ve
hem de kararlılığımızı bütün dünyaya gösterdik.
Bunları yaparken de ne “Ey
Amerika ” ve ne de “Ey İngiltere” diye bağırdık. Ne de Süleyman Şah türbesini
Baba Esad istiyor diye taşıdık. Hatta oraya yapılacak en ufak saygısızlığı
savaş sebebi sayarız dedik.
Ayrıca, bütün Dünya bu
referandum olayına karşı falan değil, Amerika,
İngiltere ve Rusya bu işe perde arkasından, İsrail ise açıkça destek veriyor.Zaten sözüm ona karşı çıkanlar
da işin esasına değil, zamanlamasına itiraz ediyorlar.
Bütün Dünya kendisine karşı
olsa, Türkiye kararlı bir tutum takınsa, Barzani böyle bir şeye cesaret edebilir mi idi?
Emperyalistlerin yurt içindeki uşakları açıktan bu referandumu savunabilirler
miydi. Bağdat hükümetinin karşı çıkmasına (milli damat) para kazanacak diye,
Kürt petrolünü satarken bugünleri hiç düşünmediniz mi
Daha düne kadar açıkça atıf
yapılmayan Lozan, 1926 Ankara Antlaşması ve Meclisi Akvam kararları yeni dile
getiriliyor.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer’in görevinden ayrılmasından sonra, yandaş müteahhitlere çıkar
sağlamak uğruna Barzani ile yakın
ilişkiler kurarken, işin bu noktaya
geleceğini göremediniz mi?
Geçmişte her türlü tavizi
ver, şimdi güya diş göster. Dış politika
ülke menfaatlerini ödünsüz takip etmeyi ve kararlılık gerektirir. Göz boyama
yöntemleri ile dış politikada sonuç alınamaz.