22 Eylül 2017 Cuma

BÜTÜN HEDEFLERİ LAİK EĞİTİM


Türk siyasi hayatının en üretken isimlerinden biri olan  4 ve 5. Dönemler  Milletveki Ali Nejat Ölçen’in Ekim 1988 de, Eğitim uzmanı ve çağdaş eğitimin bilgili ve yürekli savunucusu Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü mezunu, önceki dönemler Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili,  Mustafa Gazalcının  “Laik Eğitim” isimli kitabına yazdığı önsözün bir bölümünü, buraya aldım.
Ölçen Türkiye de gerici ve tutucu kadrolar ve onların siyasal partileri, bilimsel açıdan tam bir ikirciklilik ve yüzsüzlük içindedirler. Dine saygılı olmadan prototip dini olgusunu yeniden yaratmaya çalıştıkları ve eğitimi buna göre koşullandırmayı yöntem olarak el aldıkları için. Çünkü o kadroları gereksinim duyduğu kitleler, soru sormayan, sorgulamayan ve inançlarını düşüncenin denetiminden geçirmeyen bireylerden oluşmalıdır. Dogmalara başka türlü bağlı kalınmaz. O nedenledir ki Mustafa Kemal Atatürk’ün  Cumhuriyetin evrensel ilkelerine ve yapılandırdığı demokratik, laik ve ulusalcı devlet modeline karşı çıkacaklar ve siyasal iktidara ortak oldukları zaman, ilk önce Milli Eğitim sistemini ters yüz etmeyi amaç alacaklardır. Ve de demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden söz ederek. ….” Demiştir.
15 yıldır bu ülkeyi yöneten iktid gerici ve tutucu AKP kadroları eğitimi dinselleştirmeye çalıştılar ve hala da çalışıyorlar, 15 yıllık iktidarlarında eğitim yaz boz tahtasına çevirdiler.
Her gelen bakan ki, bugüne kadar 6 bakan görev yapmış hepside bir reform ihtiyacından söz ederek eğitimi içinden çıkılmaz bir hale getirmişlerdir.
Son yapılan TEOG’un kaldırılması bir gereksinimden ziyade Tayyip Erdoğan’ın Amerika gezisindeki muhtemel olumsuzlukları örtmek için yapılmış bir işlemdir. Milyonlar haklı olarak çocuklarının geleceğini etkileyecek bu sınavın kaldırılması ile meşguller.Bu nedenle Amerika gezisindeki olumsuzluklarla meşgul değiller.
İş o kadar zavallı bir hal almış ki, Milli Eğitim bakanı kendisine gazetecilerin yönelttiği sorulara, Tayyip Erdoğan’ın ne diyeceğini bilemediği için cevap dahi veremiyor.
Yaptığı konuşmalarla 13-14 yaşındaki çocukları bile kendisine güldürüyor.
Tayyip Erdoğan her şeyi doğru bildiğinden o kadar emin ki, eğitim gibi çok hassas bir konuda bile karar alırken, kimseye danışmak ihtiyacı duymuyor.
Çok hayranlık duydukları Osmanlı da bile padişahların önemli ve olağan üstü konularda alacağı kararlarda fikir alış verişinde bulunduğu meşveret meclisi vardır.
 Şunu hiç unutmamak lazım ki Osmanlı Padişahları çok iyi eğitilirlerdi buna rağmen, onlar bile danışırlardı.
Dikkat edilirse sadece iki bakanlığın isminin önünde “Milli” yazmaktadır.
Bu iki bakanlığı ilgilendiren konularda, kısır siyasal görüşle karar alınamayacağını gösterir.
Cumhurbaşkanı taa Amerika’dan açıklama yapıyor. Üniversiteye giriş imtihanı da kalkacak diye ama yerine ne getirileceğini söyleyemiyor, zira bu konuda bir fikri yok.
Toplumun geleceği çocuklarımız bir belirsizliğe sürükleniyor.
Hem öğrenciler ve hem de veliler bir belirsizlik içinde  neyin nasıl olacağını bilmiyorlar, hatta bakan bile bilmiyor
Zaman geçirilmeden ülkenin Milli eğitim politikasının belirleneceği ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenleyeceği, öğretmen, veli Örgütlerinin, uzmanların, eğitimcilerin katılacağı bir Milli Eğitim Kurultayı toplanmalıdır.
Çocuklarımızın eğitimi, bir kişinin iki dudağının arasına bırakılamayacak kadar önemli, ülke geleceğini ilgilendiren bir konudur.
OECD yetkililerinin  76 ülkedeki sınav sonuçlarını temel alarak yaptıkları kıyaslama sonucunda Türkiye 41. Sırada yer almaktadır.
Bütün bunları göz önüne alarak, AKP ve benzeri gerici ve tutucu iktidarlar tarafından tahrip edilmiş laik eğitimi tekrar güçlü bir şekilde tesis etmek için uzun vadeli bir plan yapıp bunu uygulamak zorundayız.
AKP ve benzeri gerici ve tutucu iktidarların bütün hedefleri laik eğitimi ortadan kaldırmaktır.
Elbette bunu önlemenin ve kalıcı ve laik bir eğitimin temelini atmak için önce gerçek Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olması gerekiyor.