Türk siyasi hayatının
en üretken isimlerinden biri olan 4 ve
5. Dönemler Milletveki Ali Nejat Ölçen’in
Ekim 1988 de, Eğitim uzmanı ve çağdaş eğitimin bilgili ve yürekli savunucusu
Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü mezunu, önceki dönemler Cumhuriyet Halk
Partisi Milletvekili, Mustafa Gazalcının “Laik Eğitim” isimli kitabına yazdığı önsözün
bir bölümünü, buraya aldım.
Ölçen “Türkiye de gerici ve tutucu kadrolar
ve onların siyasal partileri, bilimsel açıdan tam bir ikirciklilik ve yüzsüzlük
içindedirler. Dine saygılı olmadan prototip dini olgusunu yeniden yaratmaya
çalıştıkları ve eğitimi buna göre koşullandırmayı yöntem olarak el aldıkları
için. Çünkü o kadroları gereksinim duyduğu kitleler, soru sormayan,
sorgulamayan ve inançlarını düşüncenin denetiminden geçirmeyen bireylerden
oluşmalıdır. Dogmalara başka türlü bağlı kalınmaz. O nedenledir ki Mustafa Kemal
Atatürk’ün Cumhuriyetin evrensel
ilkelerine ve yapılandırdığı demokratik, laik ve ulusalcı devlet modeline karşı
çıkacaklar ve siyasal iktidara ortak oldukları zaman, ilk önce Milli Eğitim
sistemini ters yüz etmeyi amaç alacaklardır. Ve de demokrasiden, temel hak ve
özgürlüklerden söz ederek. ….” Demiştir.
15 yıldır bu ülkeyi
yöneten iktid gerici ve tutucu AKP kadroları eğitimi dinselleştirmeye
çalıştılar ve hala da çalışıyorlar, 15 yıllık iktidarlarında eğitim yaz boz
tahtasına çevirdiler.
Her gelen bakan ki,
bugüne kadar 6 bakan görev yapmış hepside bir reform ihtiyacından söz ederek eğitimi
içinden çıkılmaz bir hale getirmişlerdir.
Son yapılan TEOG’un
kaldırılması bir gereksinimden ziyade Tayyip Erdoğan’ın Amerika gezisindeki
muhtemel olumsuzlukları örtmek için yapılmış bir işlemdir. Milyonlar haklı
olarak çocuklarının geleceğini etkileyecek bu sınavın kaldırılması ile
meşguller.Bu nedenle Amerika gezisindeki olumsuzluklarla meşgul değiller.
İş o kadar zavallı
bir hal almış ki, Milli Eğitim bakanı kendisine gazetecilerin yönelttiği
sorulara, Tayyip Erdoğan’ın ne diyeceğini bilemediği için cevap dahi veremiyor.
Yaptığı konuşmalarla
13-14 yaşındaki çocukları bile kendisine güldürüyor.
Tayyip Erdoğan her
şeyi doğru bildiğinden o kadar emin ki, eğitim gibi çok hassas bir konuda bile
karar alırken, kimseye danışmak ihtiyacı duymuyor.
Çok hayranlık
duydukları Osmanlı da bile padişahların önemli ve olağan üstü konularda alacağı
kararlarda fikir alış verişinde bulunduğu meşveret meclisi vardır.
Şunu hiç unutmamak lazım ki Osmanlı
Padişahları çok iyi eğitilirlerdi buna rağmen, onlar bile danışırlardı.
Dikkat edilirse
sadece iki bakanlığın isminin önünde “Milli” yazmaktadır.
Bu iki bakanlığı
ilgilendiren konularda, kısır siyasal görüşle karar alınamayacağını gösterir.
Cumhurbaşkanı taa
Amerika’dan açıklama yapıyor. Üniversiteye giriş imtihanı da kalkacak diye ama
yerine ne getirileceğini söyleyemiyor, zira bu konuda bir fikri yok.
Toplumun geleceği
çocuklarımız bir belirsizliğe sürükleniyor.
Hem öğrenciler ve hem
de veliler bir belirsizlik içinde neyin
nasıl olacağını bilmiyorlar, hatta bakan bile bilmiyor
Zaman geçirilmeden
ülkenin Milli eğitim politikasının
belirleneceği ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenleyeceği, öğretmen, veli
Örgütlerinin, uzmanların, eğitimcilerin katılacağı bir Milli Eğitim Kurultayı
toplanmalıdır.
Çocuklarımızın
eğitimi, bir kişinin iki dudağının arasına bırakılamayacak kadar önemli, ülke
geleceğini ilgilendiren bir konudur.
OECD
yetkililerinin 76 ülkedeki sınav
sonuçlarını temel alarak yaptıkları kıyaslama sonucunda Türkiye 41. Sırada yer
almaktadır.
Bütün bunları göz
önüne alarak, AKP ve benzeri gerici ve tutucu iktidarlar tarafından tahrip
edilmiş laik eğitimi tekrar güçlü bir şekilde tesis etmek için uzun vadeli bir
plan yapıp bunu uygulamak zorundayız.
AKP ve benzeri gerici
ve tutucu iktidarların bütün hedefleri laik eğitimi ortadan kaldırmaktır.
Elbette bunu
önlemenin ve kalıcı ve laik bir eğitimin temelini atmak için önce gerçek Cumhuriyet Halk Partisi’nin
iktidar olması gerekiyor.