2019 Türk siyasi hayatı için çok önemli bir
tarih. Yıpranmış inişe geçmiş bir siyasi iktidardan kurtulma tarihi.
Kamuoyu araştırmalarına göre AKP’nin oy
oranı yüzde kırklara, Tayyip Erdoğan’ın şahsi oyu onun da altında yüzde otuz
altılara düşmüş.
Tabii bu tarih yani 2019 Tayyip Erdoğan tarafından seçimlerin öne
alınmaması halindeki tarihtir.
Tayyip Erdoğan seçimleri kendisi için en
uygun olduğuna inandığı bir anda öne alabilir.
Onun için bütün partilerin Cumhurbaşkanı
adaylarını şimdiden belirlemesi gerekir.
Nitekim, daha kuruluş aşamasındaki Meral
Akşener’in Merkez Partisi dahi Cumhurbaşkanı adayının Meral Akşener olacağını
açıkladı.
Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını en önce
açıklaması gereken ana muhalefet partisi
CHP ısrarla “yıpratılır gerekçesiyle” açıklamıyor.
CHP’nin bu hali geniş parti tabanında gene
bir Ekmelettin İhsanoğlu vakasıyla mı karşılaşacağız endişesi yaratıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanının partili
olmaması gerektiği gerekçesiyle kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını
söylüyor.
Cumhurbaşkanının partili olmaması doğrudur
ancak bunu yapabilmek için önce iktidarı olmak gerekir.
İktidar olmadan bunu dile getirmenin hiçbir
pratik anlamı yoktur. Anayasamızın şimdiki hali partili Cumhurbaşkanına izi
veriyor ve nitekim Tayyip Erdoğan hem AKP’nin
genel başkanı ve hem de Cumhurbaşkanıdır.
Bu nedenle CHP genel başkanının
“Cumhurbaşkanı partili olmamalı ben onun için aday olmayacağım” sözünün bir geçerliliği yoktur.
CHP ne yapmalıdır. Ben partisiz Cumhurbaşkanı
istiyorum söyleminin bir anlamı olmadığına göre. CHP iktidarı ele geçirdiği
anda Anayasayı değiştirip tekrar tarafsız bir Cumhurbaşkanlığına ve parlamenter
demokrasiye döneceğini ve böylece gazi meclise itibarını iade edeceğini halka
ilan etmelidir.
Yoksa bunları yapmadan ben partili
Cumhurbaşkanına karşıyım o nedenle aday olmayacağım demek, halkı kör ve sersem
zannetmektir.
Bu söylemin tek açıklaması vardır. O da
“Aday olmaya benim cesaretim yok, aday olursam ben kesin kaybederim o zaman da
parti genel başkanlığını da yitiririm demektir”
CHP tabanı bir yeni Ekmelettin İhsanoğlu
faciası yaşamak istemiyorsa olaya şimdiden el koymalıdır.CHP’nin cumhurbaşkanı
adayının tespiti Kemal Kılıçdaroğlu’na bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.
Siyasi partiler demokratik yollardan
iktidarı ele geçirip, programlarını uygulamak için kurulurlar, eğer siz
iktidarı ele geçirip nasıl bir anayasa değişikli yapacağınızı söylemiyorsanız,
“ben partili cumhurbaşkanına karşıyım” demenizin geniş halk kitleleri indinde
bir karşılığı olmayacaktır.
Şimdiden iktidara geldiğiniz anda UZLAŞMA ile nasıl bir Anayasa
değişikliği planladığınızı halka ilan etmeniz gerekir.
CHP’nin söyledikleri ve bugüne kadar
yaptıkları, adalet yürüyüşü hariç,
halkta bir heyecan yaratmamıştır ve hele son “adalet” kurultayının bir lise
öğrencisinin yazacağı kompozisyon düzeyindeki sonuç bildirgesi, bırakın halkta
heyecan yaratmayı, sadece alaycı bir tebessüm yarattı.
Ülkenin geldiği bugünkü nokta, AKP’nin, daha
gerçekçi bir söylemle Tayyip Erdoğan’ın tahrip ettiği anayasal düzeni, sivil siyaset kurumuna düzeltme şansı
vermiştir.
CHP’de Cumhurbaşkanlığı’na adı geçen
isimlere baktığınızda, referandum sürecinde gösterdiği performans, entelektüel düzeyi ve de uluslararası olaylarda ufkun ötesini görme
yeteneği ile tek yakışan isim Deniz
Baykal’dır.
Bugünden halka nasıl bir anayasal düzen vaat
edildiği açıklanmalıdır. Yargı bağımsızlığının nasıl teminat altına
alınacağını, bunu temin için Hakimler ve Savcılar Kurulunun ve Anayasa
Mahkemesinin nasıl teşkil edileceğini, eğitimin nasıl tekrar milli hale getirileceğini, ordunun nasıl
yeniden yapılandırılandırılacağının, ilan edilmesi gerekir.
Bunlar yapılmadan bir Cumhurbaşkanlığı
seçimine katılmak cumhurbaşkanlığı makamını, bundan evvelki Cumhurbaşkanlığı
seçiminde olduğu gibi, ilk turda Tayyip
Erdoğan’a altın tepsi içinde sunmak anlamına gelir.