KENDİNE DEMOKRAT
Tayyip
Erdoğan, Almanya’da iki bakanın konuşturulmamasına tepki vererek Alman hükümetinin
uygulamalarını Nazi uygulamalarına benzetmiş ve aynı tavrı sergileyen diğer
Avrupa ülkelerine de seslenerek: netice sizin aleyhinize olur, bunları dünyaya
rezil edeceğiz” demiş.
Bunu söylerken inandırırcı olabilmek için,
sen önce kendi ülkende, düşünce ve ifade özgürlüğüne saygı göstereceksin.
Rakiplerinin konuşmalarına, “Hayır”
kampanyası yapanlara saygı göstereceksin.Onların düşüncelerini ifade etmelerine
ses çıkartmayacaksın.
Cumartesi günü Sinan Oğan konuşma yaparken
saldırıya uğruyor, Pazar günü Meral Akşener’in konuşma yapacağı salonun
elektrikleri kesiliyor.
Bunlar karşıt fikre hazımsızlığın,
tahammülsüzlüğün işaretleri.
Siz kendi ülkenizde bu olanlara bir tepki
verdiniz mi? Yoksa verdiniz de biz mi duymadık.
En azından ben bu yazıyı kaleme aldığım ana
kadar böyle bir tepkinizi duymadım.
Ayrıca yapamayacağınız şeyleri yapacak gibi söylemeyeniz.
Bakın Baykal, sözle değil eylemle tavır koyuyor.
Kendisine Almanya’da her türlü iznin alınmış toplantıya, iki AKP’li bakanın
konuşmasına izin verilmediği için katılmayacağını ilan ediyor.
Demokratlık böyle bir şeydir, yani rakiplerinin de özgürlüklerini de
savunabilmektir.
Tabii bunu yapabilmek için önce gerçek bir
demokrat olmak gerekir.
Yüzlerce ilim adamı, asker sivil bürokrat
FETO tezgahıyla zindanlara atılırken, bırakın tepki vermeyi, kumpasın içindeki
savcılara makam arabası tahsis ediyordunuz.
“Ben bu davanın savcısıyım” diyordunuz.
Adaletin tecellisi için bile en ufak bir caba sarf etmediniz.
Şimdi kalkıp Almanya’ya kafa tutuyorsunuz, hiç
inandırıcı olmuyorsunuz.
Dünya çok küçüldü, artık herkes, bir
başkasının ne yaptığını çok iyi biliyor.
Alman yöneticiler bu yapılanları bilmiyor mu
zannediyorsunuz. Eğer öyle düşünüyorsanız büyük yanılgı içindesiniz demektir.
Nitekim, Alman Adalet Bakanı da bunları
bildiği için “Erdoğan Almanya’ya gelecekse ve burada düşünce ve ifade
özgürlüğünden istifade edecekse, önce bunu kendi ülkesinde gerçekleştirmek
zorundadır” diyebilmek cesaretini göstermiştir.
Siz bile Alman faşizmini ana hatlarıyla da
olsa bilebiliyorsanız, onlar da Türkiye de olanları en az sizin Alman faşizmini bildiğiniz kadarıyla
biliyorlardır.
Onun için iki bakanın söz ve ifade özgürlüğünü orada kullanmalarına
engel olurken vereceğiniz tepkininin bir kıymeti har biyesi olmayacağını da
hesaba katmışlardır.
Almanların tutumunu kabullenmek, içimize
sindirebilmek mümkün değildir. Ancak, sizde, toplantı engellemenin, gösteri
yürüyüşü yapmanın engellenmesinin faşizm olduğunu itiraf etmek zorunda
kaldınız.
Bir tutum ve davranış bir ülkede faşizansa,
her yerde öyle kabul edilmek durumundadır.
Türk halkı 15 yıllık iktidarınız süresince
bunları çok yaşadı, En ufak toplumsal tepkiye, en sert şekilde müdahale
ettirdiniz.
Düşünce ve ifade özgürlüğüne getirilen her
türlü kısıtlama lanetlenmelidir.
Bakın bizler AKP li iki bakana uygulanan
engeli de kınıyoruz, hadi sizde bir defa olsun karşıt fikirdeki insanlara
yapılan saldırıları kınayın, Cumhurbaşkanı olarak, yapılan fiili engellemeleri
kınadığınızı, gereğinin yapılması için gereken talimatları verdiğinizi
söyleyin.
Söyleyebileceğinize inanmıyorum. Çünkü siz
kendinize demokratsınız. Başkalarının özgürlüğü sizi zerre kadar
ilgilendirmiyor.
İşte Atatürkçülerle sizin aranızdaki en büyük
fark budur.Biz Atatürkçüler için karşımızdakilerin de düşünce ve ifade
özgürlüğü de en az kendilerimizin ki kadar önemlidir.
Fikirlerinize, düşüncelerinize katılmasak
bile onları rahatlıkla söyleyebilmeniz için elimizden geldiğince çaba sarf
ederiz.
Ancak bir şey gözümüzden kaçmıyor, Almanların
bu densizliğini içeride lehinize kullanmaya, avantaja çevirmeye çalışıyorsunuz.
Ama Almanların bu densizliği bile,
referandumu evet’e çeviremez. Halk bir kere“HAYIR” demeye karar verdi.