Halk Tv nin bir reklamı var. O reklamda
okumanın fazileti anlatılıyor. Anlatılıyor da Baykal, Feyzioğlu ve birkaç kişi
dışında ekranlara, meydanlara çıkanlar 16 Nisan da oylayacağımız Anayasa
hakkında halkı tam ve sağlıklı bilgilendirmiyorlar.
Bir çoğu hamaset yapıyorlar. 16 Nisandan
sonra kaçınılmaz olarak gözüken bir genel başkanlık değişiminde ön almaya
çalışıyorlar.
Aslında halkı doğru aydınlatmak için okuyacakları
en fazla iki üç kitapçık var. Okuyun, okuyun da halka anayasa değişikliğini anlatırken doğru şeyler söyleyin.
Söylediklerinizin bir ağırlığı, demokrasiye
bir faydası olsun.
Kimin tarafından kaleme alındığı bilinmeyen
fakat fikir babalarının okyanusun öbür tarafında olduğunu artık sağır sultanın
bile duyduğu bu anayasa taslağı, referandumdan geçerse artık temel hak ve
özgürlüklerin varlığından, kişi güvenliğinden söz edebilmek mümkün olmayacaktır.
Getirilmek istenen sistemde kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılacak
yürütme, yasama ve yargı tek adamın emrine girecektir.
Başkanlık sistemleri kuvvetler ayrılığının en katı şekilde yaşandığı rejimlerdir.Bu
nedenle getirilmek istenen sistemin bir başkanlık sistemi olduğunu söylemek kocaman bir yalandır.
Anayasa öğretisinde de “Cumhurbaşkanlığı
tipi” diye bir kavramda yoktur.
Bir ülkede yürütme ve yasamadan sonra yargı
da bir adamın ya da dar bir grubun eline geçerse artık o ülkede
kişi özgürlüğünden, kişi güvenliğinden söz etmek mümkün değildir.
“Yetmez ama evetçiler”in kulakları çınlasın,
2010 Anayasa değişikliği ile yargı Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi
iktidara teslim edilmişti, şimdi getirilmek istenen değişiklikten anlaşılıyor
ki; bu bile Tayyip Erdoğan’a kafi gelmemiş, yürütme ve yasamadan sonra yargı da
onun emrine verilmek isteniyor.
12 Eylül Anayasasına göstermelik olarak sözde saldıranlar, 12 Eylülün bu ülke
demokrasisine yaptığı en büyük kötülük
olan, siyasal uzlaşmaya duyulan ihtiyacı
ortadan kaldıran yüzde on barajını hiç ağızlarına almıyorlar. Onu kaldırmak
için vasıflı bir çoğunluğa bile ihtiyaç yoktur. TBMM Genel Kurulunda bulunan
180 kişi bile bu ucubeyi kaldırabilir, değiştirebilir. 12 Eylül Anayasası 18
defada 118 maddesi değiştirilerek artık askerlerin yaptığı anayasa ile hiçbir
ilgisi kalmayan anayasaya her türlü saldırıda bulunanlar, bu anti demokratik
yüzde on barajını kaldırmayı ağızlarına bile almıyorlar.
Niçin ? Çünkü bu baraj tek adam rejiminin
kurulmasına yardımcı oluyor.
Yürütme, yasama ve yargıyı tek adamın eline vermek
isteyen bu sistem, ülkeye demokrasiyi getirmez, getirse getirse despotizmi getirir.
Zira tarih boyunca müstebit olmak isteyenler, bütün otoritenin
kendi ellerinde toplanmasını isterler.
İşte bundan 268 sene evvel, 1748 de Montesquieu’nun söylediği, bugün AKP’nin
gerçekleştirmek istediği gibi yasama, yürütme ve yargı tek elde
toplanırsa bu sistemde hiçbir şekilde hürriyet olmaz.
Daha bu anayasa değişikliği
gerçekleştirilmeden sadece 2010 Anayasa değişikliği sonrası, ülkenin aydınları,
askerleri zindanlara tıkıldı. Yıllarca haksız ve hukuksuz olarak zindanlarda
tutuldular.Onlar zindanlara tıkılırken, bugün tüm kuvvetlerin kendisine
verilmesini isteyen Tayyip Erdoğan o davaları savunuyor, ben bu davaların
savcısıyım diyordu.
Şimdi getirilmek istenen sistemde denge fren mekanizması tümüyle ortadan
kalkmış olacak, yani ülke, frensiz bir aracın yokuş aşağı sürüklenmesi gibi
bir felakete sürüklenmeye başlayacaktır.
İşte Türk halkının eriştiği siyasal olgunluk
noktası, artık bir kurtarıcı beklemekten
vaz geçip, kendini demokratik yollardan kurtarma noktasıdır. Bu nedenle 16
Nisan günü Türk halkının büyük çoğunluğu anayasa değişikliğine “HAYIR” diyerek kendini kurtaracaktır. Yani demokrasinin elden gitmesine izin
vermeyecektir.
.