Tayyip Erdoğan’ın istediği anayasa değişikliği başkanlık
sistemi olmayıp tam bir tek adam rejimidir.
Unutmayalım ki, demokrasiler tek adam ve kahramanlar rejimi
değildir
Getirilmek istenen sistemde Cumhurbaşkanı’na yanlışsın
diyebilecek bir ORGAN kalmıyor. Yürütmede, yasamada, yargıda Cumhurbaşkanın emrine giriyor.
AKP’nin meşru yol ve vasıtalarla iktidara gelmiş olması, bu
özelliğini kaybetmeyeceği anlamına
gelmez.
İktidarlar, kendilerini iktidar yapan anayasaya uyarak,
kamu oyu, yargı ve üniversitelerle işbirliği yaparak meşruiyetlerini korurlar.
Demokrasilerde iktidar partisi, kaderini tek adama, “kahramanın” iradesine bağlarsa, o
partinin başında da demoklas’in kılıcı
hep sallanır.
Daha çok yakında Amerika Birleşik Devletlerinde Trump’a bir
mahkeme “HAYIR” dedi.
Tayyip Bey’in arzu ettiği tek adam rejimi gerçekleşirse
Türkiye’de Tayyip Erdoğan’a “HAYIR” diyebilecek
bir mahkeme de kalmayacak.
Zira Hakimler Savcılar Kurulu’nun yarısını Tayyip Erdoğan
doğrudan doğruya kendisi, diğer yarısını da kendi şekillendirdiği meclis
atayacak.
Çok zor olmakla beraber, tesadüfen de olsa kendisini
yargılamak durumunda kalabilecek Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12 üyesini doğrudan kendisi atayacak, diğer üç
üyesini de aynen Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerini yarısında olduğu gibi
kendi atadığı milletvekillerine seçtirecek.
Böyle şekillenmiş yargı düzenin de artık hiç kimsenin hukuk
emniyeti kalmayacaktır.
Sadece vatandaşların kişisel özgürlükleri değil, mülkiyet
haklarının da güvencesi kalmayacaktır.
Vatandaşlar haksız ve hukuksuz şekilde yargı mercileri
karşısına götürüldüğünde güvenecekleri bir yargı söz konusu olamayacaktır.
Bugün bu getirilmek istenen tek adam rejimine destek veren yayın organları gazetecilerin de
hukuk güvenceleri kalmayacaktır.
Çünkü basın özgürlüğünün, düşünce ve ifade özgürlüğünün
sınırlarını belirlemek, Cumhurbaşkanın iki dudağını arasında olacak.
Kimse “Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi’nin aksine meclis kanun yaparsa kararname yürürlükten kalkacak” yalanına
inanılmamalı. Tek adamın, çoğunluğunu
kendi seçtiği meclisin, kararnamenin aksine kanun çıkartabileceğini düşünmek,
hayalperestlik olur.
Getirilmek istenen sistemde aynen Azerbaycan’da olduğu gibi
Cumhurbaşkanı’nın karısını, oğlunu,
kızını Cumhurbaşkanı yapmasına hiçbir yasal engel olmayacaktır.
Hep aynı şeyi söylüyoruz, 15 yıldır iktidarda olan AKP
iktidarı bugüne kadar ne istedi de yapmadı, yapamadı.
Meclisteki çoğunluklarına dayanarak her yasayı meclisten
geçirdiler, terör mü bitti, komşularımızla huzur içinde mi yaşıyoruz? Aramızda
sorun olmayan bir tane komşumuz var mı?
AKP iktidarı döneminde, var olan anayasayı çiğnemek
vakkıayi adiye haline geldi.
Meclisin önünde bu anayasaya bağlılık ve tarafsızlık yemini
edeceksin, sonra da çıkıp ben tarafsız değilim diyerek ve anayasayı
çiğneyeceksin.
Milletin parasıyla, onun, benim vergilerimizle yarattığımız
devlet bütçesinden anayasanın tarafsızlık ilkesini çiğneyerek, düzenlediğin
açık hava toplantılarında muhalefet partilerine, senin gibi düşünmeyenleri en
haksız şekilde eleştireceksin.
Son günlerde yurt dışında doları olanların yurt dışına göçtüklerine dair
haberler var. Bu çok tehlikeli ve istenmeyen bir durumdur.
Geçtiğimizi günlerde “HAYIR”
afişi asan bir çocuk bıçaklanıyor, herkesin ağzında bir “silahlanma” lafı var.
Bu tür olaylar ve söylemler, ülke insanlarını birbirine
düşürür, halkta ve uluslararası camiada ülke hakkında olumsuz bir kanı
oluşmasına neden olur.
Yapılmak istenen Anayasa değişikliğine Türk tipi demek, Türk ulusunu
üçüncü sınıf halk olarak kabul etmektir. Ulusa
hakarettir.