10 Mart 2017 Cuma

FAŞİZM


Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Perşembe günü yaptığı açıklamada, bugünkü Alman yönetimini faşizmle suçlamadıklarını, AKP’li Bakanlara getirilen Toplantı yasağını böyle nitelediklerini söyledi.
Uygulamayı yapan Alman yöneticiler olduğuna göre, bu uygulamayı faşizm olarak niteliyorsan, suçladığın bugünkü Alman yönetimidir.
İstediğin kadar tevil et, bu lafı ettiniz ve bunun altında kaldınız. Bari dik duraydınız sonuna kadar düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamanın demokrat olduğunu söyleyen bir yönetime yakışmadığını, düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamanın, ortadan kaldırmanın  faşist,  komünist totaliter rejimlere has bir davranış olduğunu söylemeye devam edeydiniz.
Tabii bunu söyleyebilmek için kendi ülkenizde söz ve düşünce özgürlüğü önündeki bütün engelleri kaldırdığınızı da gönül rahatlığı ile söyleyebilecek durumda olsaydınız.
Eğer batı demokrasileri bizim için ölçü ise çaresi yoktur.Beğensek de beğenmesek de her türlü düşünceye söz ve örgütlenme özgürlüğü tanımak zorundayız. “Evet” cisine de vermek zorundayız, “HAYIR” cısına da..  
Keşke bu ülkede Anayasa değişikliğine “HAYIR” diyen siyasetçilerin, toplantılarının basılmasına, can ve mal güvenliklerinin tehlikeye girmesine  engel olmayı düşünebilseydiniz. Bu faşizan davranışlara en baştan müsaade etmeseydiniz.
“HAYIR” propagandası yapacak siyasilere tahsis edilen salonların elektriğini kesmemeyi düşünebilecek kadar demokrat olsaydınız.
İnsanların niçin “HAYIR” denmesi gerektiğini bilmek hakkı vardır. Zira bilme öğrenme hakkı bir temel demokratik haktır, temel bir insan hakkıdır. Bu nedenle gerek gazetecilerin ve gerekse siyasilerin görevlerini yerine getirmesine yönelik bir ihlal, bir engelleme herhangi bir sıradan suç değildir.Bu gerçekten kendisini anayasasında  “demokrat” diye tarif eden bir ülkenin anayasasına yönelik bir saldırıdır.
Ülkenizde cezaevlerinde düzinelerle gazeteci varken, siyasilerin konuşmaları kaba kuvvetle engellenirken  kalkıp  da Almanları faşizmle suçlamasaydınız.
Bir kişiye kem söz söylerken, sana söylenecek bir söz olmaması için çaba sarf etseydiniz.
Ya da getirmek istediğiniz sistemin tam bir demokrasi olduğunu yasama ve yargının bağımsız olacağını söyleyebilseydiniz.
Getirmek istediğiniz sistem de, kanunlar toplumun istek ve ihtiyaçlarına göre değil, sizin ve hizipleşmiş grubunuzun ölçüsüz  istek ve arzularına göre şekillenecektir.
Bu getirmek istediğiniz sistem halk oyundan geçerse, siyasal hayatımız, tamir edilemeyecek,  düzeltilemeyecek kadar bozulacaktır.
Kurmak istediğiniz idare, birilerinin istediği, denge ve fren mekanizması olmayan fevkalade totaliter bir idare olacaktır.
CİA eski Türkiye Şefi Paul Bernard Henze 2006 yılında Beyaz Saray’a sunduğu raporunda . Ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Bunun için mutlaka ve öncelikle yargı ordu, meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir.” demiştir.
Bu şekilde, yürütme yasama ve yargı     kuvvetlerin tek elde toplanacağını çevreniz sanki  bu çok doğru bir şeymiş gibi anlatmaktadır.
Ya neyin ne olduğunun farkında değiller ya da hakikaten çok kötü niyetlidirler.Ama farkında olmadıklarına inanmaya çalışıyorum.
Bugün gelinen noktada Türk siyasi hayatının  en büyük eksikliği ulusal birlik  ve siyasi uzlaşmanın  eksikliği daha da derinleşecektir. Yani  getirilmek istenen  sistemle, ulusal birlik ortadan kalkacağı gibi, batı demokrasilerinde var olan siyasal uzlaşmaya da artık ülkemizde ihtiyaç kalmayacaktır.
Tek ölçüt iktidarlar Amerikan çıkarlarına uygun davranıyor mu davranmıyor mu olacaktır.
Eğer uygun davranıyorlarsa beis yoktur. Bu ülkede iktidarı ele geçirenler her istediklerini yapacaklardır.