Onca
“Eyy Hollanda” bağrışlarından sonra geçtiğimiz günlerde Hükümet,
Hollanda'ya uygulanacak dehşetengiz yaptırımları açıkladı.
Açıklanan "yaptırımlar" boşluğa
yumruk sallamak gibi bir şey. Nitekim, durumu Hollanda başbakanı çok güzel özetlemiş.
"Yaptırımlar çok da fena değil" demiş. Yani “Dağ Fare doğurduğu” daha
diplomatik bir dille söylemiş.
"Yaptırım"lar arasında
diplomatik ilişkileri ilgilendiren ikisi var ki, biri komik; diğeri hem komik,
hem vahim...
Komik olun şu:
Diplomatik uçuşlara izin verilmeyecekmiş.
Bu önlem sadece diplomatları ilgilendiriyormuş. Ne amaçlandığı belli değil.
Diplomatlar bir yerden bir yere altlarında özel uçaklarla gitmezler ki.
Tarifeli uçuşları kullanırlar. Bu uçuşlar mı engellenecek?
Amaçlanan, üst düzey siyasi kişiliklerin
(Hollanda başbakanı, bakanları gibi), özel uçakla doğumuzdaki ülkelere giderken
ülkemizin hava sahasını kullanmalarına izin verilmemesi ise, bu, uygulanabilir
bir önlemdir. Ancak, hiçbir etkisi olmaz. Biraz fazla uçarak başka ülkelerin
üzerinden giderler, olur biter.
Ayrıca demokrasiyi özümsemiş ülkelerin,
Başbakanları, bakanları görgüsüzlük yapıp öyle özel uçaklarla dolaşmazlar,
dolaşamazlar. Dolaşmaya kalkarlarsa o ülkelerin halkları kıyamet koparır.
Velhasıl, Hollanda’ya nasıl bir "yaptırım" uygulandığı
bile doğru dürüst açıklanamamış.
Komik ve vahim olan ise şu:
Türkiye dışında olan Hollanda'nın Ankara
büyükelçisinin dönmesine izin verilmeyecekmiş.
Böyle bir uygulama diplomasi tarihinde ilk
defa duyuluyor olmalı.
Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesine
göre, bir devlet nezdinde usulünce atanmış ve göreve başlamış olan bir
diplomatın görev yaptığı yere dönmesinin engellenmesi Sözleşme'nin açık ihlali
anlamına gelir.
Hükümet o büyükelçi ile artık muhatap
olmak istemiyorsa, onu "istenmeyen kişi (persona non grata)" ilan
eder. Böyle bir önlem Viyana Sözleşmesine uygun olur.
Hükümet'in, açıkladığı
"yaptırım" ile ne yaptığı belli değil. Ya büyükelçiyi
"istenmeyen kişi" ilan ettiler, açıklamaya çekiniyorlar; ya da,
"istenmeyen kişi" ilan etmekten çekindikleri için, "görevine
dönmesin" diyorlar ve böylece uluslararası hukuka aykırı davranıyorlar.
Neresinden bakarsan bak, hem komik, hem
vahim bir durum.
Hükümet böyle de, ana muhalefet daha mı
iyi? Al birini vur ötekine...
CHP Genel Başkanı Hollanda olayından sonra
: "Diplomaside bir kural vardır. Diplomatların dokunulmazlıkları vardır.
Bakanların da dokunulmazlıkları vardır" dedi.
Genel Başkan’a birileri yanlış bilgi,
veriyor. Uluslararası hukuka göre, dokunulmazlık ancak kabul eden devletin
uygun görmesi ile o devlet nezdinde görev yapan diplomatlar bakımından
geçerlidir. Resmi ziyaret yapan bir heyetin mensubu değilse, diplomatik
pasaport hamili olmak kimseye dokunulmazlık kazandırmaz. Bakanlar da bu
kapsamdadır.
Bakanlara yapılanlar nitelense nitelense kabalık
olarak nitelenebilir.
Hollanda olayında resmi bir ziyaret söz
konusu olmadığından, ne bakan, ne de yanındaki diplomatik pasaport hamili
şahıslar dokunulmazlık kapsamına girer.
Diplomatik pasaport hamillerine yabancı
ülkelerin "nazik" davranması beklenir, o kadar. Ne var ki,
Hollanda'lılar da ayrıca nezaketleriyle bilinen bir millet te değildirler.
İktidarı ile muhalefeti ile dökülüyoruz.
Devlet adamı eksiğimizden Bin yıllık
devlet geleneğimiz harcanıyor.
Yani sözün özü, asarız keseriz dedikten
sonra yaptıklarımız DAĞ FARE DOĞURDU,
diye nitelenebilir. Keşke baştan hiç konuşmasaydılar. İnanılırlılığımızı
yitiriyoruz.