Siyasi partiler referandum çalışmalarına
artık başlayacaklar. Yani kampanyalar başlamak üzere, aslında bu partiler üstü,
doğrudan doğruya ülkenin geleceğini ilgilendiren bir konu.
Ülkesinin geleceğini düşünen her kişinin,
parlamentoyu işlevsiz hale getirecek, denge ve kontrol sisteminin olmadığı, tek
adam rejimine karşı mücadele etmesi gerekir.
Özellikle siyasilerin televizyon kanallarına
çıkıp, “ev ev dolaşacağız” gibi, yapamayacaklarını söylememeleri gerekir.
Böyle bir söylemde bulunursanız, aklı eren
herkes de kalkar, böyle bir gücün, kapasiten vardı da bugüne kadar niye
yapmadınız der.
Bu süreçte yapılması gereken, etkili,
kitleleri harekete geçirecek eylemli bir kampanya yapılmasıdır.
Ancak konu HUKUKİ bir konu olduğundan, HAYIR
diyecek bütün siyasi partiler, özellikle de hukukçu vekillerini sahaya
sürmelidir.
Bunu yaparken de olayın bir siyasi parti
olayı olmadığını, ülkenin beka sorunu olduğunu, bu ülkenin kurtuluş savaşı
yaparken dahi Meclisinin yetkileriyle oynamadığını halkımıza en iyi şekilde
anlatması gerekir.
Bu süreçte mücadele bir siyasi parti olayı
olmadığına göre bütün sivil toplum kuruluşları ile ilişki içinde olarak
mücadele etmek gerekmektedir.
Gerek siyasi partiler ve gerekse sivil
toplum kuruluşları sahaya sürecekleri kamuoyunun önüne çıkartacağı kişileri çok
dikkatli seçmelidirler.
Toplumda saygınlığı olmayan, insanları ön
plana çıkartmamalıdırlar. Bu konu sadece ezberlenmiş üç beş cümleyle
geçiştirilemeyecek kadar önemli ve daha da ötesi hayatidir.
Siyasi partilerin bu kadar önemli bir
konuda, toplumda hiçbir saygınlığı olmayan, sözüne itibar edilmeyecek kişileri
öne sürmemeleri gerekmektedir.
İnsanlar hangi siyasi partinin ne
söylediğinden çok kimin söylediğine bakacaktır.
Şu ana kadar yapılan kamuoyu araştırmaları
“HAYIR” ı önde gösterse bile rehavete kapılmamak, oy verme gününe kadar büyük
bir ciddiyetle “HAYIR” propagandasını yürütmek gerekmektedir.
Olay siyasi parti genel başkanlarının ve
sivil toplum önderlerinin kaprislerinin ötesinde düşünülmelidir.
Rakip gördükleri insanları, kapasitesiz
insanlarla beraber sahaya sürerek onları itibarsızlaştırmaktan sakınmalıdırlar.
Bu referandum, ülkenin bekası ile ilgidir.
Kişilerin adına giydirilmiş otobüslerden çok
halkın tümünü kucaklayan, gerekirse partinin amblemleri bile görülmeyen
otobüsler giydirilmelidir.
Tek bayrak, Türk bayrağı ve ülkenin kurucusu
büyük Atatürk’ün posterleri kullanılmalıdır.
Bu propaganda çalışmalarını özellikle de
AKP’ye yoğun oy çıkan bölgelerde yapmalıdırlar.
Bu propaganda sürecinde asıl görev
öncelikle siyasi partilere düşmekle
beraber, ama asıl görev kadın
derneklerine ve kadın siyasetçilere
düşmektedir.
Bu nedenle Kadın dernekleri ile koordineli
bir çalışma yapılmalıdır. Erkeklerin evlere girmesi imkansıza yakındır, ama kadın konuşmacılar
her eve rahatlıkla girip, getirilmek istenen düzenin sakıncalarını
anlatabilirler.
Unutmayalım ki, bütün büyük devrimler
kadınların omuzlarında yükselmiştir.
Bu mücadele de kadınlarımızın çabasıyla
kazanılacaktır.
Onun için üçüncü sınıf kifayetsiz adamların
yerine, Cumhuriyetin güzel yüzleri, aydın Türk kadını alanlara sürülmelidir.
Bu kampanya da aydın kadınlarımızı kullanmanın yollarını
arayalım.
Kimseyi ötelemek hakkına sahip olmadığımız
gibi böyle bir lüksümüz de yoktur.
Kendi aramızdaki mücadeleyi sonraya bırakıp,
mücadeleyi, diktatoryal bir düzen kurma çabasında olanlara yöneltelim.
Özellikle siyasi parti genel başkanları,
kendilerine rakip gördükleri insanları vasıfsız ve çapsız insanlarla beraber
alanlara sürüp sonradan “Ben her türlü imkânı verdim ama bunlar beceremedi”
demek hayallerinden vaz geçip, dürüst ve tutarlı davranmak zorundadırlar.
Sorun ülke sorunudur, ülkenin beka
sorunudur. Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmek mecburiyeti vardır.