Katolik dünyasının Arjantin Vatandaşı ruhani
lideri Papa Francesco, 10 Nisan 2015 günü Vatikan’da düzenlediği ayinde 1915
Ermeni olayları için “20. Yüzyılın ilk soykırımı Ermeni milletine yapıldı”
dedi.
Türk hükümeti, Vatikan’ın Ankara
Büyükelçisini Dışişlerine çağırıp, diplomatik uygulamada en düşük seviyeli (en hafif) karşılık anlamına gelen “hayal kırıklığı” bildirmekle yetindi.
Bakanlık Büyükelçiye, Hitlerin milyonlarca Yahudi’yi
temerküz kamplarına gönderip gaz odalarında katlederken, bütün dünyadan
soykırımın engellenmesi için yükselen çığlıklara, Papalığın “tarafsızlık” bahanesinin arkasına
sığınarak sessiz kalmış olduğunu anımsatabilirdi.
Bu sessiz kalış Papalığı en hafif tabiriyle
o insanlık suçunun fer’i faili yapmıştır. Bu dosya da henüz kapanmamıştır.
Katolik Kilisesinin İkinci Dünya Savaşı
sırasındaki ve sonrasındaki tutumunun arkasında Yahudi Düşmanlığının bulunduğu açıktır.
Yıllar sonra, 1998 yılında Vatikan’ın Yahudi
halkına daha fazla(!) yardım yapamadığını beyan ederek özür dilemesi Musevi
halkını da tatmin etmemiştir.
1892’ de yapılan Taşnak toplantısında ,
1915’den yaklaşık çeyrek asır önce Osmanlıya karşı ayaklanmanın planlarını yapılmıştır.
Bu alınan kararların hasmane bir davranış olduğunu Taşnak Kurucusu
ve Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni “….1914 sonbaharında Ermeni gönüllü
grupları kuruldu ve Türklere karşı dövüştüler. Bunun aksi olamazdı. Zira
yaklaşık çeyrek asırdan bu yana Ermeni toplumu belli ve kaçınılmaz bir psikolojiyle
beslenmişti. Bu haleti ruhi yenin tezahürü gerekliydi ve gereken oldu”
demiştir.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş Papa’nın,
konunun birçok tarihçi ve yazarın bilgi
ve belgeye dayalı değerlendirmeleriyle “salt
askeri ve stratejik gerekliliklerle alınmış bir karar ve nefsi müdafaa hareketi
olduğu” kabul edilmişken bunları görmemezlikten gelmiş olması işgal ettiği
makamın ağırlığı ile bağdaşmamaktadır.
Papa’ya birisinin de hatırlatması gereken bir
diğer husus da; Ermeni propagandasının etkisinde kalmayan çoğu Amerikalı, 69
bilim insanın Ermeni Soykırımının büyük
bir yalan olduğunu 19 Mayıs 1985’te,
o tarihte Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ’ın öncülüğü ile harekete
geçerek, Washington Post gazetesinde yayınladıkları
bir bildiri ile ortaya koymuş olduğudur.
Konunun bağımsız tarihçiler tarafından,
Türkiye, Ermenistan ve Rusya dahil, ilgili tüm ülke arşivlerine erişim
olanakları kendilerine tanınarak, iddiaların gerçekçi ve doğru zeminde, önyargılara kapılmadan incelenmesi
gerektiği yolundaki Türk tezi, Ermeniler tarafından ısrarla reddedilmektedir.
Sadece
reddedilmekle kalınmamış bağımsız tarihçileri yıldırmak için de ellerinden
gelen çabayı sergilemişlerdir.
Tehcir olayı, savaş koşullarında, Ermeni
çetelerinin saldırılarından dolayı mecbur kalındığı için yapılan en insani çözümdür. Osmanlı tehcir ettiği
Ermenileri, Rusların 1 milyon Müslüman ahaliyi cepheye sürdüğü gibi Rus
cephesine sürmemiş, tam aksine emniyetli olan Güneye nakletmiştir.
Papa’ya birilerinin ASALA’nın katlettiği Türk diplomatlarını ve çok daha yakın
tarihteki Hocalı Katliamını
hatırlatması gerekiyor.
Papa, işgal ettiği makama yakışmayan bir
şekilde, sırf Ermenilerin bitmek bilmeyen kinlerini tatmin etmek uğruna böyle bir açıklama yapmıştır.
Bu açıklamanın arkasında da Türk ve İslam düşmanlığı vardır. Bu bir
Haçlı mantığıdır.
Bir din adamının dinler arası çatışmanın
yükseldiği bir dönemde daha ılımlı, her şeyden evvel bilgiye dayalı bir açıklama yapması gerekirdi.
Türkiye, toplu olarak bu açıklamaya en sert
tepkiyi vermediği gibi hatta bazı siyasi
partiler ya sessiz kalarak ya da
soykırım savunucusunu aday yaparak bu açıklamaya dolaylı destek
vermişlerdir.
Bu nedenle, Papa’nın bundan sonraki söylemi de, “Türk
kurtuluş savaşı bir etnik temizliktir” olursa hiç şaşırmamak gerekir.