26 Nisan 2015 Pazar

GÜZEL VE YALNIZ ÜLKEM


Bu sözler sanatçı Nuri Bilge Ceylan’a ait, ülkemizin içine düşürüldüğü durumu bu kadar güzel ve özlü anlatan bir ifade olamaz.
Her 24 Nisan’dan farklı olarak ve  100. Yılına da denk gelmesi nedeniyle 24 Nisan Sözde Ermeni Soykırımının yıldönümü bu yıl daha büyük etkinliklerle anıldı.
Bu coğrafyada dönemin büyük devletleri, Osmanlı Devletini parçalamak hedefine ulaşmak için bünyesinde yaşayan Hıristiyan milletleri hep kullanmışlardır. Emperyalist büyük güçlerin Osmanlıyı paylaşma arzusu içinde  kullandıkları bir diğer millette Ermenilerdir.
Bu coğrafyada  1. Dünya Savaşında yaşananların sanatçı Ara Güler’in de belirttiği gibi  emperyalizmin bir oyunu olduğunu kabul edebilsek, burada yaşanan acılara emperyalistlerin oyununa gelenlerin sebep olduğunu söyleyebilsek hiçbir sorun kalmayacak.
Ogün Ermenilere Osmanlı toprakları üzerinde, Karadeniz’den Akdeniz’e ülke vaat ederek onları tahrik edip kışkırttıktan emperyalistler, sonra da işleri bitince o insanları kaderleriyle baş başa bırakıp çekip gittiler.
Dün Ermenileri tahrik etmişlerdi, bugünde aynı oyunu Kürtler üstüne oynuyorlar. İşleri bitince onları da kaderleri ile baş başa bırakıp çekip gidecekler.
Emperyalistler daima parçalamaya çalıştıkları ülkelerde elde ettikleri hainleri kullanırlar. Dünde kullanmışlardı bugünde kullanıyorlar.
Aslında bu elde edilmiş hainlerin sayısı az olmakla beraber, sesleri herkesten çok çıkar.
Ermeni diasporası ve onun destekçileri, uluslararası antlaşmalara ve mahkeme kararlarına  aykırı olarak parlamentolarından “Ermeni Soykırım Yoktur” demeyi yasaklayan yasalar veya soykırımı tanıyan kararlar çıkartabilirler, ama biz Türkiye’de, “Ermeni Soy Kırımı bir emperyalist yalandır, bu nedenle Türkiye’de Ermeni soy kırımı yapılmıştır demek yasaktır” diye bir yasa çıkartmaya veya TBMM’den karar almaya kalksak, içerden ve dışarıdan gelecek “düşünce ve ifade özgürlüğü kısıtlanıyor” haklı eleştirilerine hedef olurduk.
Siz hiç yurt içindeki Ermeni Diasporasının elde edilmiş uzantılarının, bölücü Kürtlerin Avrupa parlamentolarının aldığı, “Ermeni soykırımı yoktur”, demeyi yasaklayan yasalar veya kararlar çıktığında, bunlara, “Bu işler siyasetçilerin değil, tarihçilerin ve mahkemelerin işi” diyerek tepki verdiklerini duydunuz mu?
Duyamazsınız, bunların ne söyleyeceklerine kendileri değil onların iplerini ellerinde tutanlar karar verirler.
Geçmişin yaralarını sarmak karşılıklı saygı duymaktan geçer.
1915 olaylarının 100 yıl dönümü vesilesiyle  İstanbul’da Meryem Ana Kilisesinde düzenlenen ve o tarihte hayatını kaybeden Ermenilerin anıldığı ayine Hükümeti temsilen AB’den sorumlu Bakan, yabancı diplomatlar ve çeşitli dinlere mensup ruhani liderler katıldı.
Acaba Diyanet İşleri Başkanlığımız, örneğin Sultan Ahmet Camiinde aynı yıllarda Ermenilerce öldürülen 500 bin Türk için bir Mevlit  okutsa, aynı yabancı dini ve siyasi temsilciler bu Mevlit’e katılırlar mıydı?
Elbette katılmazlar.
Bırakın yabancı din ve siyaset adamlarını, Mustafa Kemal’in büyük nutkunda “Ermeni kitali konusundaki sözler, gerçeğe uygun değildir. Aksine, güney bölgelerinde, yabancı kuvvetler tarafından  silahlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cesaret alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmaktaydı. İntikam düşüncesiyle her tarafa insafsız bir şekilde  öldürme ve yok etme siyaseti gütmekteydiler. Ermeniler ….binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi.Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi. Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarını korumak için karşı koymuş ve kendilerini savunmuşlardı” şeklindeki söyleyebildiklerini, bugün söyleyebilecek bir Türk  siyaset adamı var mı?
Ne gezer.
Bunları söyleyebilmek için, bağımsız, kişilikli, ülke çıkarı temelli, Türkiye’nin gücünü ve halkının desteğini arkasına alan ulusal dış politikayı hayata geçirmeyi hedefleyen bir siyası yapıya ihtiyaç vardır, benim yalnız ve güzel ülkem.