Kemal Kılıçdaroğlu, Davutoğlu ve
Babacan'ın yaptığı açıklamalara bakarak "...ortak noktalarımız çok
fazla.....Hatta yüzde 99 diyebilirim....” dedi.
Babacan ve Davutoğlu'na grup kurmaları
için milletvekili desteği verir misiniz sorusuna Kılıçdaroğlu: “Demokrasi
için elbette veririz.... Meclis’te her parti temsil edilmeli…”
Davutoğlu geçmişini inkar etmeden: "Hayatım,
CHP zihniyeti ile mücadeleyle geçti".. dedi
Bu açıklamalar karşısında ortaya şöyle bir
tablo çıkıyor:
CHP Genel Başkanı, hayatını CHP'nin temsil
ettiği bütün değerlere karşı mücadele etmekle geçirdiğini söyleyen Ahmet
Davutoğlu'nun fikirleri ile kendi fikirleri arasında yüzde 99 oranında ortaklık
görüyor.
Nedir bu değerler, Laik, demokratik,
halkçı, devrimci olmak. Bunlara karşı olduğunu söyleyen bir parti genel başkanı
ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanın, fikir olarak ortak noktaları yüzde doksan dokuz ise hemen işgal ettiği o
Atatürk’ün koltuğunu boşaltıp fikren yüzde doksan dokuz uyuştuğunu söylediği
kişilerin kurduğu partiye katılmalıdır. Anlaşılıyor ki, Davutoğlu ile
fikirleri bu kadar uyuşan bir insanın Cumhuriyet Halk Partisi ile fikren
uyuşması mümkün değildir. Nitekim, Kılıçdaroğlu’nun bu söylemi parti tüzüğüne ve parti programına aykırıdır. Bunu
sade bir partili söylerse kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi
gerekir..
Ancak şimdiki parti yönetimi bunları
söyleyenleri değil, partinin bütün kademelerinde görev yaparak gelmiş ulusalcı, Atatürkçüleri disiplin
kuruluna sevk edip ihraç ettiriyor.
Ancak bu düşüncenin Kemal Kılıçdaroğlu’nun
inancı olduğuna inanmıyorum. Bu açıklama , Abdullah Gülün yeni kurulan
partilere destek verilmesini istemesi nedeniyle söylendiği kanaatindeyim. Böyle dahi olmuş olsa, yanlış hatta
yanlış ötesi bir söylemdir.
Kılıçdaroğlu partisinin yetkili organın ki; bu
konuda yetkili organ, Merkez Yürütme Kuruludur; kararı olmadan, “ Hayatı, CHP
zihniyeti ile mücadeleyle geçmiş” bu şahsın kurduğu Gelecek Partisi'ne CHP'nin
kurumsal olarak destek vereceğini açıklama hakkı yoktur.
Cumhuriyetin temel değerleriyle sorunu
olmayan, Cumhuriyet Halk Partisinin dışındaki partilerle medeni ilişkiler
kurmak, gerektiğinde koalisyonlar kurmak seçim işbirlikleri yapmak doğaldır,
ama Cumhuriyetin temel değerleriyle, ülke bütünlüğüyle sorunu olan siyasi
partilerle koalisyonlar kurmak işbirliği yapmak çok temel bir değişiklik ve
Cumhuriyet Halk Partisinin şerefli tarihini reddetmektir ki, bunu söylemek bir
Cumhuriyet Halk Partilinin, parti de hangi makamı işgal ederse etsin haddi
ve hakkı değildir.
Davutoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi için
ve Kılıçdaroğlu’nun Davuıtoğlu’nun
partisi için söylediklerine bakarak, "Cumhuriyet, bizzat
Cumhuriyeti kuran partinin şimdiki yöneticilerinin yardım ve yataklığında
tahrip ediliyor" dersek abartmış mı oluruz?
Çok partili hayata geçtikten bu tarafa,
parti yönetimlerinde tek adamlara yer yoktur. Onun içindir ki parti tüzüğü
yetkileri, partinin yetkili organları arasında bölüştürmüştür. Genel başkan’a
yetkili organların kararı olmadan koalisyonlara katılmak, seçim birliktelikleri
kurma konusunda tek başına karar verme yetkisi vermemiştir.
Parti içinde tek adam haline gelen genel
başkanlar bir müddet sonra partinin haklarını ve yararlarını korumak değil
kendi ilkel içgüdülerinin esiri olurlar. Bu durumun devamında artık partinin
yararı söz konusu değildir. Yetkili organlar, artık duruma vaziyet
etmelidirler.