Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü yönetimi, halk
kitlelerini muhalif siyasete katmak konusunda hiçbir gayret göstermedikleri
gibi, kitlesel bir muhalefet hareketinin ortaya çıkmasının önünü de yıllardır
tıkıyorlar. Bunu bilerek yapıyorlar. Halk, bunların muhalefet yaptıklarını
sanarak, kendi içindeki itiraz ve tepki dinamiklerini harekete geçiremiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu 15 Ocak
günü yaptığı konuşmasında, sadece
başörtüsü ile Türbanı karıştırma yanlışını yapmadı "eskiyi" de
eleştirdi.
Neymiş, eskiden vatandaşın ayağına gidip dertleri dinlenmiyormuş, şimdi
artık vatandaşa gidiyorlarmış.
Binlerce dönüm tarım arazisi bankalara ipotekli, çiftçi borçları için hangi
çabayı gösterdiniz?
Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde çiftçi mitingi mi yaptınız. Bu mitingde
çiftçinin tarımda kullandığı mazotun üstündeki vergi yükünü azaltılması gerektiğini
mı dile getirdiniz. Çiftçinin tarımda kullandığı elektriğin fiyatı konusunda ne
düşündüğünüzü, iktidarınızda ne yapacağınızı mı söylediniz. Çiftçi üretim
kooperatifleri için ne düşündüğünüzü mü dile getirdiniz?
Kendi kendine yetebilen Dünyanın yedi ülkesinden biri iken, şimdi saman
ithal eden ülke haline geldik, bu konuda ne düşündüğünüz dile mi getirdiniz.
Siz, milletin efendisi olan Türk çiftçisi, köylüsü hakkında ne söylediniz?
Ama on yıl içinde TBMM çatışı
altında faydasız, kimsenin ilgisini çekmeyen boş konuşmalar yapmanın dışında,
halka doğrudan dokunan faaliyetler yapıldığına dair bir örnek görmedim.
Belki bu söylediğimin tek istisnası “Adalet Yürüyüşü” idi; onun da yönü
yanlıştı. Türkiye de adalet veya hak İstanbul da değil, Ankara’da aranır. Zira
bu ülkenin başşehri Ankara’dır.
Dedikleriniz doğru olsa bile,
AKP'nin yıllardır Türkiye'ye verdiği yaşamsal önemdeki zararların hiç olmazsa
bazılarına engel olabilirdiniz ama hiçbirine engel olamadınız.. Neye engel oldunuz?
Suriye politikasına mı? Ekonominin sadaka ekonomisi haline dönüştürülmesine mi?
Ülkemize doluşturulan milyonlarca Suriyeli üzerinden toplumumuzun Araplaştırılması
projesine mi? Eğitimin giderek yaygınlaştırılan imam hatipler ve tarikatlar
üzerinden medreseleştirilmesine mi?
Bu ülkede bakan koltuğunda oturan insanlar Anayasanın bir parçası olan
Devrim Yasalarına aykırı olarak “Medreselerden” söz ediyor, bu konuda tek
kelime söylemiyorsunuz. Laikliği savunmak sizin açınızdan “Dincilerin”
oyunu kaçıracak bir söylem olarak
görülüyor.
Türkiye için laikliğin değer taşıdığını söyleyen gerçek Cumhuriyet Halk
Partililer hiçbir şekilde bir din düşmanlığı
duygusuyla hareket etmediler/etmiyorlar. Tam tersine dine derin bir saygı göstererek, dinin
değerini, önemini çok iyi bilerek, laik bir devlet düzeninin din bakımından da,
toplum bakımından da ne kadar önemli olduğunu anlatmaya
çalıştılar/çalışıyorlar.
AKP İktidarı döneminde şehirlerin yaşanmaz hale getirilmesine mi karşı
çıktınız?
Bu konuda ne yaptınız?
Siz aslında bir şey yapmadınız. Oluşanlar halkın toplumsal tepkisiyle
oluştu. Büyük kentlerdeki seçim başarısı adayların çabası ile toplumsal
tepkinin doğru yönlendirilmesiyle oluştu.
Anayasa ile birlikte laikliğin de rafa kaldırılmasına mı? Rejimin
demokrasiden otokrasiye dönüştürülmesine mi karşı çıktınız?
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Anayasaya aykırı olarak, Metin İyidil kararına
tepki verirken yargı için “gereken talimatı verdik” diyebiliyor. Siz bu
açıklamaya karşı yapsanız yapsanız Salı Grup konuşmasında çokta etkili olmayan
birkaç kelime edersiniz. Bu konuşmalarınız da kimse tarafından pek de ciddiye
alınmıyor zaten.
Partili Cumhurbaşkanı Anayasaya aykırı bir davranış içinde bulunurken, bu
ülkede etkin bir ana muhalefet var, beni siyaseten zor duruma sokar diye
düşünmüyor.
Kısaca Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü yöneticilerine sorulacak soru
şudur: Madem değişmişsiniz ve çok başarılısınız, bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan/AKP'nin
yapmak isteyip de sizin yaptırmadığınız ne var? Bir örnek verebilir misiniz?