7 Ocak 2020 Salı

DAVUTOĞLU FEVKALADE TEHLİKELİ İMİŞ



CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın partilerinin ‘millet ittifakı’ içinde yer alıp almayacağı sorusuna karşılık ‘parlamenter sistem, güçler ayrılığı gibi demokratik temel kurallar noktasında görüş birliği olduğunu’ söyleyerek, “‘Millet İttifakı’nın öngördüğü ortak noktalarda benzerliklerimiz çok fazla. Hatta yüzde 99 oranında diyebilirim” dedi.
Tahmin ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Ahmet Davutoğlu hakkında yeterli bilgiye sahip değil.
Davutoğlu'nun henüz Türkiye'de tanınmadığı  yıllarda yayınlanan çalışmalarına yansıyan felsefi görüşleri Türkiye'de hemen hiç irdelenmedi. Oysa, ABD'deki Yansız Politika Merkezi isimli düşünce kuruluşu Aralık 2013'de yayınladığı ayrıntılı bir raporda Davutoğlu'nun 1993/94 yıllarıa ait doktora tezine ve Malezya'da yayınlanan bir kitabına dayanarak, Davutoğlu'nun felsefi düşünceleri hakkında çok ilginç saptamalar yapılıyor.
Düşünce kuruluşunun raporunda bildirildiğine göre, Davutoğlu'nun söz konusu çalışmalarına yansıttığı görüşleri özetle şöyle:
--Allah'ın "tek"liğini simgeleyen "tevhit" kavramı, "din" ve "devlet"i ayıran laik anlayışa karşı, hayatın bütün yönlerinin "bir"liğini de ifade etmektedir.
-- Batının modernist modeli insan merkezli kurama dayanması nedeniyle kınanmalıdır. İslam'ın tevhit kavramına karşılık, batının aydınlanma düşüncesi vahiy ile, yalnızca akıl ile aydınlanan anlayışı birbirinden ayırmaktadır.
--  Bilgi kaynağı böylece ikiye ayrılınca, modern çağda vahiy kenara itilmiş ve güvenilir bilgi kaynakları olarak Batı'nın bireyin akıl ve deneyimine ağırlık vermesi ile sonuçlanmıştır. Sosyal ve siyasal dünyayı düzenlemesi için insan aklına güvenmekle, Aydınlanma, şiddetli bir batı medeniyeti krizi yaratmıştır.
--Batı ve İslam dünyaları arasındaki bu ayrılık, Türkiye’nin uzun süredir gösterdiği “batı”nın bir parçası olma çabasının hem imkansız, hem de sakıncalı olduğunu göstermektedir.
-- Toplumdaki gerçek kültürel, tarihi, sosyal ve siyasal güçleri görmezden gelerek tümüyle bir medeniyetsel değişim sağlamayı amaçlayan hırslı ve ütopik bir proje olan Cumhuriyet projesi, bir medeniyetin reddedilmesinin, medeniyet değiştirmenin ve (başka) medeniyete uyumun başarılı olamayacağını kanıtlamıştır. Batı medeniyetinin bir Müslüman ülkeye aşılanması sakıncalıdır.
Türkiye, Müslüman kimliğine vurgu yaparak, hem diğer Orta Doğu devletleriyle yakınlık , hem de, bölgeye dayatılmış yoz ulus devlet modeline alternatif jeostratejik bir vizyon tesis edebilir.
Özetin özeti şudur: Davutoğlu, medeniyet kavramını, bireyi odak alan insan hakları gibi evrensel değerler üzerinden değil, din üzerinden yorumlayan, batı uygarlığına "Hristiyan medeniyeti" olarak bakan ve Cumhuriyetin aydınlanma düşüncesini reddeden bir kişiliktir.
Davutoğlu'nun Cumhuriyet'in temsil ettiği değerleri reddeden bu felsefi arka planı, dış politika pratiğinde yeni Osmanlıcılık ve"İslam Dünyası" liderliği hayali ile, Sünni İslam mezhepçiliği olarak kendisini göstermiştir.
Davutoğlu'nun nasıl bir karakter yapısına sahip olduğuna da kısaca göz atmakta fayda var. Davutoğlu geçtiğimiz Temmuz ayında üç gazeteciyle yaptığı bir TV söyleşisinde "Dışişleri Bakanlığındaki FETÖ yapılanmasının sorumlusu kim?" sorusuna muhatap oluyor. Bu soruya verdiği cevap ibretlik: 
".....o zamanki müsteşarımız Sn. Feridun Sinirlioğlu'na bu yapıya dönük olarak bakanlıkta gerekli teftişleri soruşturmaları yapın ve bu yapının bakanlığı nüfuz etmesi konusunda tedbirler alın diye (talimat verdim). Bütün bu yetkililer şu anda görev başındalar hala. Dolayısıyla elimizden geleni yaptık".
Davutoğlu'na göre, bürokratlarına talimat vererek gereğini yapmış. Bürokratlar kendilerine düşeni yapmadı ise, onun kabahati değilmiş. Bürokratlar bakanlığın teşkilat yasasını, sınavlarla ilgili bütün yönetmelikleri, sınav sistemlerini. sınav komisyonlarının kuruluşunu cemaatçilerin içeri doldurulmasına göre düzenlemiş ve bu işlerin siyasi sorumlusu Bakan'ın haberi olmamış. 
Davutoğlu'nun karekter yapısını anlamak için başka bir örneğe gerek var mı?
Kılıçdaroğlu’nun bunları bilerek, Davutoğlu ile bir işbirliğine gideceğine inanmıyorum, daha doğrusu inanmak istemiyorum.
ABD eski büyükelçisi Eric Edelman, Aralık 2004'de Vaşington'a gönderdiği kriptoda, zamanın Milli savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün, dönemin başbakanlık/dışişleri bakanlığı danışmanı Ahmet Davutoğlu'nu "fevkalade tehlikeli" olarak tanımladığını bildirmişti. Bu kripto Wikileaks tarafından açıklanmıştı.
Vecdi Gönül'ün teşhisinin gerçekten ne kadar haklı olduğu Davutoğlu'nun sonraki yıllarda Dışişleri Bakanı ve Başbakan olarak, Suriye başta, Orta Doğu'da yaptığı uygulamalarla ortaya çıktı. CHP Genel Başkanı şimdi Türkiye için "fevkalade tehlikeli" olduğu kanıtlanmış bu şahıs ile işbirliği peşinde..