10 Ocak 2020 Cuma

İFLAS EDEN IRAK VE SURİYE POLİTİKALARI



 Barış Doster’in “Türkiye Kime Kalacak” isimli kitabının muhakkak okunması gerektiğine inanıyorum.
Türkiye üzerine oynan oyunları, yurt içindeki bölücü, besleme, devşirme aydınların her zaman olduğu gibi, emperyalizmin oyununda figuran olduklarını yazmış.
Bu emperyalizmin yurt içindeki figüranları olanlar, “demokrasi, özgürlük, insan hakları, sivil toplum, açılım gibi kavramlarla ve bölünme yönünde ülkeyi önemli ölçüde hazır hale getirmişlerdir.
Bunlara direnç gösteren kurum ve kişilerin, sahte delillerle, sahtekarlığı müseccel tanıklarla düzmece belgelerle, kumpas-tertip davalar eliyle hapse atılarak sindirilmeye çalışıldıklarını yazmış.
Hakikaten milyonların gözü önünde Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarda bu ülkenin devşirmeleri değil gerçek aydın ve vatanseverleri yargılandı, sonra da “aa yanlış yapmışız, belgeler ve tanıklar düzmeceymiş dediler” ve insanlara yıllarca maddi manevi işkence yaptıktan sonra pardon dediler.
Aslında devletin yapması gereken, bu maddi ve manevi işkence görmüş insanlardan özür dileyerek, bir af çıkartmaktı. Ama bunu akıl edemediler.Kimse de bu konuda öncü olmadı.
17 yıllık AKP İktidarında sadece içerde yapılan yanlışlarla kalınmadı, bu ülkenin geleneksel "Arapların içişlerine karışma, Araplar arası ihtilaflarda taraf olmama” Yeni Osmancılık Hayaliyle vazgeçildi.
Bu Yeni Osmanlıcılık Ham Hayali  sadece emperyalistlerin işine yaradı. Bu yanlış Yeni Osmanlıcılık Hayali ile emperyalistler Türkiye’yi cepheye sürdüler ve en önemlisi yalnızlaştırdılar.
Bir anlamda ateşin üstündeki kestaneleri bize aldırmaya çalıştılar.
Ve bunu da en büyük yalanlarını söyleyerek “demokrasi getiriyoruz” diye bunu yaptılar. Irak üçe dörde bölünüyor, Suriye parçalanmaya çalışılıyor ve bunlar Irak ve Suriye’ye demokrasi getirmek adına yapılıyor.
Biz de maşa olarak kullanılıyoruz.
Ama burada çok dikkat edilmesi gereken bir noktada, Esad’a karşı savaşan ve Türkiye’den büyük destek gören İslamcı gurupların İsrail’e karşı tek kelime etmemeleridir.
Bu İslamcı gurupların, emperyalizmin günümüzdeki temsilcisi ABD’nin emrinde olmalarından kaynaklanmaktadır.
Esad’ın kendi ülkesinin geleceği için dik durması, elbetteki arkasındakı Rus desteği de elbette kendisine yardımcı olmuştur. Ama Esad’ın en büyük şansı, kendisine karşı olan muhaliflerin parçalı yapıları, saygın bir temsil kabiliyetine sahip olmamaları, batıda da  bunların sorgulanmaya başlamalarına neden olmuştur.
Bunların perde arkası en büyük destekçisi olan ABD bile bunlarla bir yere varılamayacağını anlayınca el altından ve dolaylı yollardan Esad’la görüşmeye başlamıştır.
ABD’nin Ortadoğu politikası, İsrail’in güvenliği ve petrol ve doğal gaz yataklarını kontrol etmektir. Sayemizde de bu bir anlamda gerçekleşmiştir.
Nitekim, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetiminin en büyük siyasi, iktisadi ve diplomatik  dayanağı Türkiye. Türkiye Kuzey Irak’ta çıkan petrol ve doğal gazı Bağdat’taki Merkezi hükümeti devre dışı bırakarak, Türkiye üzerinden dünyaya satma işinde aracılık yapmaktadır. Bu otonom Kürt yönetiminin en büyük hamisi  de ABD’dir.
Türkiye’de terör örgütü PKK ve yardakçıları; İran’da PJAK; Irak’ta da Barzani ABD’den emir almaktadırlar.
Bu kadar açık herkesin gözü önünde oynan oyunları göremeyen Türkiye’nin Irak ve Suriye politikaları çökmüştür.