Türkiye’de idamın geri getirilmesi gene
gündemde.Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis idam
cezasını getirirse ben onaylarım dedi.
Zannedersiniz ki; Cumhurbaşkanı eskisi gibi
herhangi bir partiyle bağı olmayan partiler üstü bir kişilikmiş de kendisi
parlamentoda istediğini yaptıramıyor. Kendi partisi ve destekçisi MHP’nin
oyları bu konuyu Meclise getirebilir .
Ama aslında bu tartışma tamamıyla gündem değiştirmeye yönelik, yoksa kendi
milletvekillerine bir talimat verir ve bu kanun teklifini Meclise getirirdi.
Ölüm cezası bugün dünyada 74 ülkede hala
uygulanıyor. Amerika Birleşik Devletleri
dışında hepsi hemen hepsi Ön Asya, Orta Asya ve Afrika ülkeleridir., Buna
karşılık idam Cezasını bütünüyle kaldırmış ülke sayısı 86’dır.
Türkiye’de İdam Cezası son olarak 1984
yılında uygulandı. Ondan sonra 20 sene bu insanlık dışı ceza yasalarda
bulunmasına rağmen hiç uygulanmadı. Bundan 15 yıl önce yani 2004 yılında bir
kanunla bu cezayı kaldırarak bu ülkeler
arasına çağdaş bir ülke olarak girmişti. Bunun sonucunda da ölüm cezasının
verilemeyeceğine dair kural Anayasa’nın
38/9. Maddesinde kabul edilmişti. Bu kabule bağlı olarak Anayasa’mızın 17/4
maddesinde bulunan “…Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi
hali ile ….” Şeklindeki cümlede
anayasadan çıkarılmış ve 17/1 maddesindeki “ herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Şeklindeki kural mutlak bir içeriğe
ve değere kavuşmuştu. Bu önemli kuralın
yanı sıra, Anayasa’nın 12. Maddesinde yazılı “….Herkes kişiliğine bağlı,
dokunulmaz, devredilmez,vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir…” kuralı
da Anayasal çizgiyi de bütünüyle tamamlamaktaydı.
Anayasa’nın 38/9, 17/1 ve 12. Maddesindeki
bu düzenlemeler rağmen bugün ölüm cezasını yeniden yürürlüğe koymaya çalışmak
Anayasa’ya açıkça aykırı bir tutum olacaktır.
Anayasa’ya aykırılığının yanında Türkiye’nin
35 yıldır uygulamadığı bir ceza türünün geri getirilmesi, AB üyeliğini
kendisine hedef olarak tespit etmiş ülkemizin gelişmişlik düzeyini, sosyal,
siyasal ve ekonomik sorunlarına çözüm bulması ve demokratik ve sosyal reformlar
için model oluşturması bakımında olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Ülkede
yaşanan ekonomik çöküntünün gündem değiştirerek konuşulmasını engellemek için
getirilen bu tartışma, ekonomik açıdan da bakıldığında böyle bir konun
tartışılması dahi olumsuz sonuçlar doğurabilir.
İdam cezası tartışmaları gerçekçi olmadığı
gibi, tamamıyla iç politikaya yönelik sığ bir tartışmadır.
Bu sığ tartışmaya maalesef Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı da katılmıştır. Kılıçdaroğlu bir gazeteye verdiği
röportajda “İdam cezasını getirecekleri yok. İdam cezası tartışması ile
mutfaktaki yangını örtmeye çalışıyorlar. Yalan üzerine siyaset olmaz. Halka
yalan söyleyerek oy devşirmeye çalışmak, halka demokrasiye saygısızlıktır. Saygısızlık
üzerine siyaset olmaz. İşsizlik var, çiftçi perişan vaziyette. Esnaf siftah
yapamıyor. Gereksiz tartışmalarla beceriksizliklerini kapatmak istiyorlar.
Benim idamım işsizliği önleyecekse, yoksulluğu bitirecekse, esnafı
rahatlatacaksa, mutfaktaki yangını söndürecekse buyurun idam edin” diyerek
tepki göstermiş.
Tabii bu tepkide aynen anayasaya aykırı olan
dokunulmazlıkların bir defaya mahsus kaldırılmasına kerhen de destek verilmesinde
olduğu gibi yanlıştır.
Siyasiler hiçbir olaya kendi pencerelerinden
bakamazlar.
Cumhuriyet Halk Partisi her olaya evrensel
değerler açısından bakmak zorundadır.
Yaşadığımız
dönemde, insan hakları çok özel bir yer, önem ve değer kazanmıştır. Diğer tüm insan
haklarının kaynağında hayat hakkı vardır. Bu nedenle hayat hakkı, insan
kaklarının kaynağı olarak, en yücesidir. Bu hakkı tümüyle yok eden bir ceza
olamaz. Olmamalıdır.Çağın anlamına da
ruhuna da aykırıdır.Bu nedenlerle hangi gerekçeyle olursa olsun
Cumhuriyet Halk Partisi “İdamı getir” diyemez. Derse ucuz popülist politika
yapmış olur.