Son günlerde
haftalarda şişirme seçmen söylentileri o kadar yaygınlaştı ki, mezardaki
isimlerin, 150 yaşındaki kişiler hala
hayatta imiş gibi seçmen listelerine yazıldığı tespit edildi. Hatta tam
kanunsuz karar vermekte bir beis görmeyen Yüksek Seçim Kurulu bile bu kişilerin
seçmen listelerinden düşürülmesine karar verdi.
Bu usulsüzlükleri
yapanların iktidara yakın kişiler olduğu ve böylece seçim sonuçlarına hile
karıştırılacağı yönünde kamuoyunda bir kanı oluşunca, AKP Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan 1946 genel seçimlerinde ve 1947 Muhtarlık seçimlerinde de hile
yapıldığını söyledi.
Yani 74 sene evvel
olmuş ve bugün kimsenin o seçimlerde yolsuzluk yapılmadığını söyleyip
savunmadığı olayları gündeme getirdi.
İsmet İnönü’nün
kendisi, 1946 seçimlerinin kısmen hileli olduğundan yakınmıştır. CHP yanlısı
yerel yöneticilerin dürüst davranmadığını farkına vardığında-burada özellikle ,
adını anmaksızın Cevdet Kerim’den söz ediyordu- bu şekilde davranan kişilerin ülkenin onuruna leke sürdüğünü ve bu olayın
kendisine hakaret olduğunu söylemiştir.İnönü öfkeyle, CHP’nin “beş
milletvekilliğini de” kaybetse ne değişeceğini soruyordu. (İsmet İnönü, Metin
Heper, Tarih Vakfı Yayınları Eylül 1999 Sayfa 118-119)
Şimdi Tayyip Beyin de
benzer bir açıklamayı, mühürsüz oy zarfları geçerli sayarak tam kanunsuz bir
karar veren Yüksek Seçim Kurulu hakkında söylemesini bekliyoruz.
Böyle bir açıklama
yapmayacağı gibi, Recep Tayyip Erdoğan’ın zaman zaman böyle çok eski olayları
da bugün yaşanan olumsuzlukları olağan göstermek için örnek gösterdiği
hatırlardadır.
301 cana mal olan Soma
Kömür ocağı faciası sonrasında da 1820 lerde Avrupa da da benzer faciaların
yaşandığını söylemiş ve çok eleştiri almıştı.
Aslında bu tarz
söylemler yanlışın kabulü anlamındadır.
İslam hukukunun Mecelle dışında kalan genel
kurallarından biri de “Su-i emsal misal
olmaz” kuralıdır. Yani kötü
bir örnek, örnek olarak alınamaz.
“Su-i misal emsal olmaz” geçerli bir
hukuk ve mantık kuralıdır. Bunun anlamı, bir hareketi mâzur kılmak için o
hareket gibi kötü olan veya suç teşkil eden başka hâdiseler örnek gösterilemez
demektir.
1946 seçimlerinde usulsüzlük yapılmış olması 31 Martta yapılacak Mahalli
İdareler seçimlerinde yapılacak usulsüzlüklerin mazereti olabilir mi?
Örneğin Soma faciasını takip eden günlerde gazetelere yansıyan bir fotoğraf
vardı. Yere düşmüş madenci yakını bir vatandaşa tekmeyle saldıran bir danışman(!)vardı.
Şimdi insanlar bu çirkin ve vahşice davranışı örnek gösterip, muhaliflerine
ya da karşıt görüştekilere tekme tokat saldırma hakkı mı kazanacaklar.
Ya da demokrasimizin en büyük zaaflarından biri de bir iktidar zamanında
yapılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin yargı önünde hesabının sorulmamasıdır.
Şimdi yolsuzluk yapan bir kamu görevlisi yakalansa o da çıkıp canım eskiden
de yolsuzluk yapılıyordu bunun hesabı hiç sorulmamıştı, o nedenle benim
yaptığım suç değilmidir mi diyebilecek.
Hukuk devletlerinde böyle bir düşünce olamaz.
Demokrasinin tek kuralı zaman zaman ortaya sandık konması değildir.
Ama demokrasinin olmazsa olmazı insan haklarına saygı ve hukukun
üstünlüğüdür.