Yaşadıklarımıza çok gerçekçi yaklaşırsak,
emperyalistler Sevr’in yırtılıp atılıp yerine Lozan’ın yapılmasını içlerine
sindirememişler. O günden beri bunun rövanşını alma peşindeler.
1950 den beri yavaş yavaş Cumhuriyetin temel
değerleriyle oynamaya başladılar. Bunda kısmen başarılı oldular, zaman zaman da
geri adım attılar.
Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk
Partisi’nin başına geçinceye kadar, Cumhuriyete, Cumhuriyetin temel değerlerine
sahip çıkan bundan hiç taviz vermeyen bir Cumhuriyet Halk Partisi vardı.
Ama AKP’nin iktidara gelmesinin ardından
Cumhuriyet Halk Partisinde yaşanan yönetim değişikliği ile beraber bunu daha
fütursuzca yapmaya başladılar. Nitekim yandaş medya yazarlarından biri çıkıp
“Cumhuriyet bir parantezdi, şimdi bunu kapatıyoruz” diye yazabiliyor ve bu
söylediğinden ötürü ne yasal ve ne de siyasal
en ufak bir tepkiyle karşılaşmıyor.
Ortadoğu’yu bölme planı olan BOP eş başkanlığını
bir övünme meselesi yapan AKP yönetiminden bu tür davranışlara karşı bir tepki
beklemek elbette hayalcilik olur.
Bu arada ekonomi çökmüş güya tarım
ülkesi olan ülkede insanlar pazara çıkamaz olmuş, dış borç gırtlağa kadar,
iktidar sahiplerinin şımarıkça harcamaları ortadayken, ana muhalefet partisi
topluma umut vermiyor.
Devletten evvel var olan devleti kuran
Cumhuriyet Halk Partisi o kadar sıradanlaşmış ki, topluma bir proje, bir
program sunamayan günlük karşılıklı laf ebeliği yapmayı muhalefet yapmak
zanneder hale gelmiş.
Durum böyle olunca, bu durumdan çok rahatsız olan gerçek Cumhuriyet Halk Partililerde tam
ortadan ikiye bölündüler.
Bir grup, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı ve yönetim kadrolarının yeteneksiz,
beceriksiz oldukları için partinin topluma umut veremediğini söylüyorlar.
Bu yeteneksiz, beceriksiz kadroları seçen görevlendirilen de Genel Başkan
olduğu için sorumlunun Genel Başkan olduğunu ileri sürüyorlar.
Gerçek CHP’lilerin bir diğer yarısı
ise bugün Cumhuriyet Halk Partisinde
oluşan yapının bir proje olduğunu ileri
sürüyorlar.
Bu tezi savunanlar, emperyalistlerin
Ortadoğu’da kurmaya çalıştıkları yapının Türkiye ayağının önündeki en büyük
engelin Sevr’i yırtıp atan Lozan’ı yapan Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu bu
nedenle istediklerine ses çıkartmayan, AKP’nin iktidarda kalmasını sağlayacak
bir Cumhuriyet Halk Partisi yapısı kurduklarını söylüyorlar ve buna
inanıyorlar.
Buna örnek olarak da, Partinin ve
Devletin kurucusuna “Kefere” diyebilen,
ayrıca özerklik yanlısı bir kişiyi, “ Ben Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekiliyim ama Cumhuriyet Halk Partili değilim” diyen bir diğer şahsı ve
daha bunlar gibi bir çoğunu milletvekili, hatta Genel Başkan yardımcısı yapan
bir Genel Başkan’ın proje olduğunu söylüyorlar.
Şimdi bir de buna Belediye başkan
adaylarının seçimi eklenince bunların savı iyice kuvvetlenmiş oluyor.
Aday gösterilen Belediye Başkan
adaylarına bakınca sanki bu söylenenleri nasıl haklı çıkartırız gibi aday
tespitleri yapıldığını görürsünüz.
Hayatında hiç Halk Partili olmamış bir
çok küçük bir partinin Genel Başkanı İstanbul’da bir ilçe Belediye Başkanlığına
aday gösterilebiliyor.
Bu görüşü savunanların iler sürdüklerine
Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazanma şansının olduğu yerlerde benzer aday
belirlenmesinin yapıldığı söyleniyor.
Parti yönetiminin bu basiretsiz tutum ve davranışından ötürü, bugün
Cumhuriyet Halk Partililer yönetim kadrolarının “BAŞARISIZ MI YOKSA GÖREVLİ Mİ?”
olduklarını tartışıyorlar.