Macron istedi Fransız gazeteci, Merkel
istedi, Türk asıllı Alman gazeteci, Trump istedi Papaz verildi.
Türk yetkililer de “bağımsız yargıdan” söz ediyor. Bunu söylerken de yüzleri bile
kızarmıyor.
İçişleri Bakanı olan zat da “Amerika’ya karşı kendimi zor tutuyorum” diyor.
Herhalde Amerika kendisini biraz daha
kızdırırsa çeketi atıp Amerika’ya dalacak, bu nasıl bir üslup bu nasıl bir
bakan.
En
son olarak da Türkiye’de bir insanın, bir gazetecinin Suudi Arabistan
başkonsolosluğunda öldürüldüğü iddia ediliyor, bu konuda ciddi bulgular var ama
Türkiye bu cinayet şüphesi karşısında
Suudileri kızdırmamak için gerekeni yapamıyor/yapmıyor.
Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosu da
hukuk devleti(!) Türkiye’den Kaçıyor. Tabii
kaçtığına inanırsanız.
Türkiye’nin gördüğü en bilgisiz Dış İşleri
Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, acizlerini örtmek için “Konsolosun diplomatik dokunulmazlığı var, cezai bağışıklığı var,
seyahat özgürlüğü var” diye Türk Halkına yukarıdan aşağıya yanlış açıklamada
bulunabiliyorlar.
Aslında Başkonsolosun resmi görevleri
haricinde cezai bağışıklığının olmadığını bilmemeleri, bilmiyorlarsa
öğrenememeleri mümkün değil. Bu açıklama ile amaçlanan bir yandan Suudi
yetkilileri kızdırmamak bir yandan da Başkonsolosun kaçmasına göz yummak için
kamuoyu indinde günah çıkartmaktır.
İşin hukuki boyutu şu;24 Nisan 1963 tarihli Konsolosluk İlişkileri Hakkında
Viyana sözleşmesinin 41. Maddesine göre,hakkında
ağır suç iddiaları bulunan başkonsolos veya konsolosluk memurlarının
dokunulmazlık hakkı yoktur ve bundan dolayı da yetkili yargı mercii
tarafından ifadeye çağrılabilirler, tutuklanabilirler ve haklarında dava
açılabilir, dolayısiyle bulunduğu ülke izin vermediği sürece ülkeden çıkış
yapamazlar.
Bu açıkça, Suudi Arabistan Başkonsolosu
Türkiye’den, Türk yargısından
Türkiye’nin bilgisi dahilinde kaçmış, sırf Suudileri kızdırmamak için kaçmasına
göz yumulmuş demektir.
Nitekim Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından
İlnur Çevik “.. bu olayı kullanıp
Dünyayı Suudilerin başına yıkmak yerine yine kraliyet ailesine dostluğunu (!)
gösterip olayı fazla deşelemeden, aksine iyi niyetli adımlar atarak Kral
Salman’a yardımcı oluyor… işte bu yüzden kral Salman, Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan’ı arayıp teşekkür etti.” diye açıklamada bulunabiliyor.
Kral Salman, Tayyip Erdoğan’a yani
Türkiye’ye, Türkiye suçu ve suçluyu koruduğu sakladığı için teşekkür etmiştir.
Suçu görmezden gelip suçluyu korumak
Türkiye’yi sadece itibarsızlaştırır.
Bu durum Türkiye için utanç verici bir
durumdur, tek kelimeyle kepazeliktir.
AKP iktidarının bu tutum ve davranışlarından
sonra, Dünya’nın bize çağdaş uygar bir ülke olarak bakması artık mümkün
değildir.
Dünya bize bundan sonra istendiği zaman dış
baskılarla, yargısının elinden adam alınabilinen, hunharca insanların
öldürülebildiği, katillerin ellerin kollarını sallayarak kaçabildiği bir ülke
olarak bakacaktır.
Sadece bakmakla kalmayacak, beklide gizli
örgütler bundan böyle Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde rahatlıkla adam öldürebileceklerdir.
İtibar büyük şatafatlı saraylarda oturmakla
kazanılmaz, itibar ciddi devlet olmakla kazanaılır.