Dün CHP genel
başkanına rahip Brunson kararını sormuşlar. Aynen şunları söylemiş:
"Önce kararı
görmemiz lazım. Hangi gerekçelerle bu kararın verildiğine bakmak
gerekiyor."
Bu cevap gerçek CHPli herkesi
çileden çıkarır.
Sorulan soru salt
hukuk kuralları içinde görülmüş olan bir davaya ilişkin olsa, elbette öyle bir
yanıt vermek gerekir. Oysa, o davanın tümüyle siyasallaştığı ayan beyan ortada.
Bunu dünya alem öyle görüyor.
Cumhurbaşkanı, birkaç
ay önce, "verin papazı, verelim papazı" diyerek rahibin pazarlık için
tutulduğunu açıkça ilan etmişti.
Rahip için ABD ayağa
kalktı. Trump ve yardımcısı Pence, Cumhurbaşkanı’na ve hükümete rahibi derhal serbest bırakmaları,
bunu yapmadıkları takdirde sonuçlarına katlanacakları tehditleri savurdular.
Ambargolar koydular.
Dünkü duruşma
başladığı sıralarda Trump "Rahip Brunson ile ilgili çok çalışıyoruz
(Working very hard on pastor Brunson)" şeklinde bir tweet atarak baskıyı
sürdürdüklerini ima etti. Rahibin kısa
sürede ülkesine döneceğini de ekledi ve dün ülkesine dönen rahip Beyaz Saray’da
Oval Ofiste ağırlandı.
Rahipte Trump’a
gösterdiği çabalardan ötürü teşekkür etti.Trump’ta “Uzun süre müzakere ettik,
kesinlikle fidye ödemeyeceğimizi söyledik. Erdoğan’a teşekkür ediyorum, onun
içinde kolay değildi….” Diyerek kararın hukuki değil siyasi olduğunu,
ABD’nin tehdit ve baskılarıyla olduğunu
beyan etmiştir,
Zaten, dava görülürken
bir ABD uçağının rahibi götürmek üzere hazır bekletildiği sonradan
anlaşıldı.
35 yıl hapis talebiyle
yargılanan birisinin infaz hükümlerinden yararlandırılarak serbest
bırakılmasını mümkün kılacak bir sürede az bir ceza ile kurtarması içeride ve dışarıda
çok dikkat çekti.
Genel başkan, daha
önceki örnekleri (mesela Deniz Yücel olayını) hatırlatarak, yargının ne hale
getirildiğini ve Türkiye'nin içine düşürüldüğü dış baskılara açık hazin durumu
gösteren bu net tabloyu halka anlatacak yerde, bir değerlendirme yapmak
için gerekçeyi görecekmiş. Gerekçe kim bilir ne zaman yayınlanacak!
Bu ülkede bir çok
namuslu, haysiyetli hukukçular var, bunlardan bir teki dahi verilen kararın
hukuki olduğunu söylemez/söyleyemez. Bu
kararın bağımsızlığını yitirmiş yargıya talimat ile verdirilmiş bir karar olduğunu
söyleyeceklerdir.
İktidara her konuda
stepnelik yapan Devlet Bahçeli bile kararı eleştirdi.
Kılıçdaroğlu adet
haline getirdi, olaylar güncel ve sıcak iken Recep Tayyip Erdoğan’ı ve partisi AKP'yi
hırpalayacak bir söz söylemekten ısrarla kaçınıyor.
Mesela, darbe girişimi
sonrası saraya ve Yenikapı mitingine gitti. İş işten geçtikten sonra, darbe
girişiminin "kontrollü" olduğunu ve esas darbenin AKP tarafından
yapıldığını söyledi. Bu sözlerinin hiçbir etkisi olmadı haliyle
Suriye politikası
uygulamaya konulurken ya da açılım politikalarına etkili bir karşı duruş göstermedi. Şimdi
eleştiri yapıyor tabii kimse ciddiye almıyor, dinlemiyor.
16 Nisan
referandumunun ve 24 Haziran seçimlerinin "gayrı meşru" olduğunu ilan
etmek için haftalar bekledi, espri konusu oldu.
Şimdi iktidar daha
doğrusu Tayyip Erdoğan Atatürk’ün
vasiyetini çiğneyecek ona bile tepki vermiyor.
Genel başkan ABD'nin
aldığı buyurgan tavrı da eleştirebilirdi. Herhalde aman ABD'ni kırmayalım diye
onu da yapmadı ki; Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde hem de Amerika’ya karşı
çok onurlu haysiyetli tavırlar sergilenmesi vardır.”Yeni bir dünya kurulur,
Türkiye orada yerini alır” gibi, Afyon
kararı gibi, Kıbrıs çıkartması gibi….
Kılıçdaroğlu aynı
açıklamasında, "Darısı, harp okulları öğrencilerinin, er ve erbaşların başına. Onlar da
inşallah kısa süre içinde tahliye olurlar" da demiş.
Birisi hatırlatsa iyi
olur: Siyasi parti genel başkanları etkili eylemlerle destekli politikalar
benimseyip uygulayarak sonuç alırlar. "İnşallah" ile temennide
bulunmak sokaktaki sıradan vatandaşların yapacağı iştir.
Halimiz tam da bir
dostumun yazdığı,” Mozart’ın saraydan kız kaçırma operası vardı, dünyanın
bildiği şimdi de bizim Saraydan Papaz kaçırma güldürümüz oldu, dünyanın
güldüğü.” gibi