17 Eylül 2018 Pazartesi

AMERİKA İSTEDİ TÜRKİYE YAPTI:TEK ADAM REJİMİ



Hani bir söz vardır “Bulunduğu coğrafya ülkelerin kaderidir” diye sanki Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri ya da daha geniş anlatmak gerekirse petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip  ülkeler  için söylenmiş gibi.
Bu coğrafyadaki ülkelerin rejimleri Amerika Birleşik Devletlerini ilgilendirmez, onu ilgilendiren rejimlerin ona hizmet edip etmedikleridir.
Eğer bir ülkenin  yönetimi Amerika’nın çıkarlarına çomak sokmuyorsa, onun demokratik bir yönetime sahip olup olmadığı Amerika’yı çok ilgilendirmez.
Örneğin Suudi Arabistan, Katar, Kuweyt, Birleşik Arap Emirlikleri çok mu demokratik ülkelerdir.Elbette hayır, ama o yönetimler  Amerika Birleşik Devletlerini hiç rahatsız etmezler. Bu nedenledir ki o ülkelerde rejim demokratik midir, değil midir, Amerika Birleşik Devletlerini hiç ilgilendirmez.
Amerika’yı rahatsız eden kendisini zaman zaman da olsa huzursuz eden demokrasiyi yaşatmaya çalışan kadrolar ve partilerdir. Bu nedenledir ki bu tür kadroların ve partilerin var olduğu ülkelerde, o ülkenin içinde maaşa bağladığı liboş uşakları sayesinde Amerika’nın en önemli silahı “demokrasi yalanı” gündeme getirilir.
Türkiye’de de böyle olmuştur. Eski CIA Türkiye Şefi Paul Bernard Henze’nin Beyaz Saraya verdiği raporda “Bu Cumhuriyet’te biz Amerika’nın çıkarlarını harekete geçirmekte zorlanıyoruz. Onun için tek adam rejimine Türkiye gitmelidir” diye yazmış ve bu uygulamaya konulmuştur. 
Buna ulaşabilmek, önlerindeki en büyük engeli ortadan kaldırmak için ilk defa Cumhuriyet Halk Partisinde bir operasyon yapıldı ve partiye “laiklik söylemi oy getirmiyor, karşı taraftan oy almak için ona göre davranmak gerekir” diyen bir zihniyet egemen kılındı.
Laiklik, Atatürk devrimlerinin en önemlilerinden biri ve demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Laik, demokratik bir ülkede tek adam rejimini kurmak mümkün olmadığından, önce laiklik törpülendi ve arkasından da tek adam rejimi yetmez ama evetçi  liboşların fikri katkılarıyla, Yüksek Seçim Kurulu’nun da seçim hilelerinin önünü açan tam kanunsuz kararlarıyla ve de bütün bunlara sessiz kalan muhalefet sayesinde kuruldu.
Tek adam rejimini kurmak isteyenler, kurma çabası içinde olanlar zaman zaman hatta çoğu zaman, aynen Türkiye’de olduğu gibi, demokratik yöntemlerle de iktidara gelmiş olabilirler.
Tek adam rejimlerinde yasama yürütme ve en önemlisi de yargı “TEK ADAM’A” bağlanır. Aynen bugün Türkiye’de olduğu gibi.

Tek adam rejiminde “TEK ADAM” her şeyi yapar, kendisini bir yere atar, atamayı onaylar.
Aslan muhalefette bu olanları saygılı bir sinema seyircisi adabıyla sessizce seyreder.
Bundan hiç rahatsız olmazlar.
Batılı siyasal sistemlerde, insan haklarına saygı ve çoğulculuk vaz geçilmezdir. Bu iki kavram batılı uygar ülkelerin temellerini oluşturur.
Bizim gibi “tek adam” rejimlerinin egemen olduğu ülkelerde insan haklarından  ve çoğulculuktan söz edilemez.
İnsanlar düşüncelerinden dolayı ya da haklarını aradıkları için hapsolunabilirler.
Toplantı ve gösteri hakkı tam bir ifade özgürlüğüdür. Üçüncü havaalanı alanı inşaatında, 6 aydır maaşını alamayan, insan sağlığına aykırı koşullarda yaşamak istemeyen işçilerin bu en masum, en insani isteklerini dile getirdikleri anayasanın güvencesi altındaki gösteri hakları bile en şedit şekilde bastırılıyor. İşte Amerika Birleşik Devletlerinin Türkiye için layık gördüğü, arzu ettiği  tek adam rejimi kurulmuştur. Bakmayın siz öyle zaman zaman “Eyy Amerika Eyy Trump” naralarına o toplumun  yüzde ellisini teşkil eden az eğitimli kitleyi uyutmaya yöneliktir.