ABD
Başkan Yardımcısı Mike Pence, Din özgürlüğü üzerine yapılan ve üç gün süren bir
konferansın kapanış konuşmasında sözü rahip Andrew Craig Brunson’a
getirerek aynen şunları söyledi: “ABD Başkanı adına Cumhurbaşkanı Erdoğan ve
Türk Hükümeti’ne bir mesajım var. Pastör Andrew Brunson’u ŞİMDİ serbest bırakın
ya da sonuçlarla yüzleşmek için hazır olun. Eğer Türkiye, bu masum inanç
adamını serbest bırakmak için hemen harekete geçmezse ve onu Amerika’ya
yollamazsa, Birleşik Devletler, Pastör Andrew Brunson serbest kalana
kadar Türkiye’ye ciddi yaptırımlar uygulayacak”. Pence bu sözlerini twitter
mesajı ile de tekrarladı.
Başkan
Trump daha da ileri gitti, “Rahip Brunson’u uzun süredir tutuklu yargılayan
Türkiye’ye büyük yaptırımlar uygulanacak” dedi.
Bu
açıklamalar Türkiye’ye bir bedevi devleti muamelesi yapmaktır.
Tabii
bu tür muameleye maruz kalmamıza sebep olanlar, Türkiye’de yargı bağımsızlığını
yok edenlerdir.
Bu
yaşananlar ünlü Johnson mektubundan daha vahim bir tabloyla Türkiye’yi karşı
karşıya bırakmıştır.
O
mektup bir gizli yazışmaydı ve içindeki tehditler, güçlü de olsa, ima yoluyla
yapılmıştı.
Mike
Pence’in açıklamalarında Türkiye bütün dünyanın gözü önünde açıkça aşağılandı.
AKP
iktidarının buna ciddi bir tepki veremeyeceği, bir iki hamasi lafla bu işi
geçiştireceği zaten tahmin ediliyordu nitekim öyle de oldu.
Tabii
buna en ciddi tepkiyi Cumhuriyet Halk Partisi’nin vermesi gerekiyordu. Çünkü
Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihinde, önce 1971 yılında Amerikalıların isteği
üzerine rahmetli Nihat Erim tarafından konulan haşaş ekim yasağını kaldırması,
arkasından ABD’nin bütün engelleme çabalarına rağmen gerçekleştirilen “Kıbrıs
Barış Harekatı” vardır.
Emperyalizme
başkaldırmış partinin şimdiki Genel Başkanı Pence’in Türkiye’yi
aşağılayıcı açıklamasından yaklaşık 24 saat geçtikten sonra “ABD’nin bu
yaptığı müttefiklik hukukuna sığmaz” gibi içi boş, dostlar alış verişte görsün
kıvamında bir sitem ile yetindi.
Hadi
Amerika’yı Kurultay öncesi kızdırmamak onun husumetini üstünüze çekmemek için
Amerikan yönetimini eleştirmiyorsunuz, bari Türkiye’yi bu duruma düşürenlere
iki çift laf edin. O da yok
Partinin
cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin açıklamaları, Kılıçdaroğlu’nun
açıklamalarından çok daha doyurucu idi.
O hiç
olmazsa yaşananlara AKP’nin sebep olduğuna kuvvetli vurgu yapmıştı.
Ama
her iki siyasetçinin açıklamalarının ortak noktası, ABD’ye karşı hiç eleştiri
yapılmamış olmasıydı.
Bu
insanda, muhtemel bir kurultay öncesinde ABD’nin husumetini çekmeme
kaygısı oluşmuş kanısını uyandırıyor.
Emperyalizmin
yedi düveline karşı savaşarak bir devlet kurmuş olan bir partinin içine
düşürüldüğü durumu görüyor musunuz. Bu hal ancak tükenmişlikle izah edilebilir.
Tabii
insan, iktidardan değil ama Cumhuriyet Halk Partililerden Türkiye’nin ortak
olduğu F-35 lerin teslim edilmeyeceği tehdidi ile ilgili de bir çift
laf söylemelerini beklerdi.
Aslında
böyle bir beklenti çok çocukça oluyor tabii . Biri ABD Büyükelçisiyle
partisinin hiçbir yetkilisi yok iken, bir otelin arka kapısından gizlice girip
görüşüyorsa, bir diğeri beni ABD’den aradılar diye övünebiliyorsa,
bunlardan Amerika’ya yönelik bir eleştiri beklemek fazla
saflık olur.
Aslında sorunun temelinde yatan tek adam rejimine geçilmiş olmasıdır.
Eskiden
iktidarlar, yabancı muhataplarına muhalefeti ikna edemeyiz, bizi sıkıntıya
sokar derlerdi. İşte bunun için Amerika Türkiye’deki gibi “Türk tipi başkanlık
sistemine” sıcak bakmıştır.
Çünkü
tek adamı ikna etmek kolaydır. Bakmayın siz Tayyip Bey’in esip gürlemesine,
yarın Amerika ne isterse o olacaktır. Pence de bunu bildiği için o açıklamayı
yapmıştır.
Rahip
Andrew Craig Brunson bir gece ansızın evine gidiverirse hiç şaşırmayın.