AKP iktidarı
tarafından, şaibeli Anayasa referandumu ve seçimler sonrası ülkede, anayasa ve yasalar fütursuzca
çiğneniyor; Devlet, parti devletine dönüştürülmüş, kuvvetler ayrılığı yok
edilmiş; Seçim ve referandum kampanyalarında iktidar tarafından kaynağı belli
olmayan sınırsız para harcanıyor; bürokrasi (sivil, askeri, güvenlik) tümüyle
iktidara çalışıyor; Devletin bütün alt yapı, ulaştırma ve mali olanakları
iktidar tarafından kampanyalarda kullanılıyor; medya rehin ve denetim altına
alınmış vaziyette, medya mensupları sudan gerekçelerle hapse atılıyor; sizin
benim yani halkın vergisiyle çalışan devlet radyo-televizyonu iktidar
borazanına dönüşmüş; OHAL ortamında siyasi şahsiyetler "terörist"
olarak suçlanıp hapse atılıyor; toplumda en zayıf muhalif ses bile şiddetle
bastırılıyor.
Anayasal gösteri
(dolayısıyla propaganda) hakkı yok edilmiş; mülkiyet güvencesi kaldırılmış,
KHK'larla, mahkeme kararı aranmaksızın insanların mal varlıkların el konuluyor.
KHK'larla ve TBMM'de
yapılan düzenlemelerle, iktidarın seçimi kaybetmesini imkansız kılacak yasal,
idari, toplumsal tedbirler alınmış (seçmen kütükleri, sandık kurulları ve
güvenliğinden, eli sopalı güruhlara yasal korumaya kadar çok çeşitli
düzenlemeler); demokratik bir seçim ortamının oluşmasını sağlaması gereken yargı tümüyle
yanlı ve bağımlı hale getirilmiş, Anayasa Mahkemesi, kendi içtihatlarını yok
sayıyor, İmam hatipli olduğu için itildiğini kakıldığını söyleyebilen Yüksek
Seçim Kurulu başkanı açıkça kanunsuz karar alabiliyor.
Durum tam da bu
haldeyken devleti kuran Cumhuriyet Halk Partisi ne yapıyor. Sen git ben
oturayım kavgası yapıyor.
Parti içi iktidara talip
olanlar, parti yönetiminin hangi tutum ve davranışını eleştirdiklerini kimse
bilmiyor.
Yahut yukarı da saydığımız
olumsuzluklar hakkında parti içi iktidarı ele geçirirlerse ne yapacakları ile
tek kelime söylemiyorlar. Onların bu
durumu insanın aklına “Köy yanarken….” diye başlayan söylemi hatırlatıyor.
Bu partiye oy vermiş
insanlarda aynen öyle düşünüyor ve lanetliyor.
Olay sen git ben geleyim
kavgasından öteye gitmiyor. Cumhuriyet Halk Partisinde Lozan kahramanı İsmet
Paşa bile Genel başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldı. Ama o zaman kendisine
muhalefet edenler, sen git ben geleyimden başka şeyler söylediler. Örneğin
“CHP’de biat kültürü yoktur, CHP’liler kapıkulu değildir” “ Ne ezen ne ezilen,
hakça bir düzen”, “toprak işleyenin su kullananın” gibi üstünden yıllar
geçmesine rağmen hala bugün kullanılan bu sloganları ürettiler.
Bugün parti içi iktidar
için mücadele edenler, sizin hiç böyle toplumda iz bırakan bir sözünüz var mı?
Maalesef yok.
Sizler mütedeyyin
insanları da tanımıyorsunuz. Onların sizden istediği, kendilerine sempatik
görünmek için “ Benim anam bacımda türbanlı” diyerek şov yapmanızı istemiyorlar.Senin
namazın onları hiç ilgilendirmiyor.
Sizden sadece
kendilerinin inançlarına saygı göstermenizi istiyor ve de bekliyor.
Son yıllarda parti içi
iktidar mücadelesinde aranızda düşünceye dayanan ne gibi farklılık var bugüne
kadar kimse duymadı.
Örneğin benim gibi partide köklü değişim isteyen
Kemalistler, partinin kuruluş felsefesine geri dönülmesini, 6 okun, devrimcilik
ilkemiz gereği, çağdaş yorumunun
yapılmasını istiyorlar. Bunu dillendiriyorlar.
Amerikalılardan telefon
almakla övünmeyen, ya da ABD büyük elçisi ile görüşecek ise parti genel
merkezinde alenen görüşen, nabza göre şerbet vermeyen bir yapının kurulmasını
istiyorlar.