7 Temmuz 2018 Cumartesi

HER SEÇİMDEN SONRA AYNI TERANE



Cumhuriyet Halk Partisi her seçim kaybedilmesinden sonra yaptığını şimdi de yapmaya başlıyor,
Parti sözcüsü Bülent Tezcan açıkladı, CHP seçim sonuçlarının ayrıntılı analizini yapacakmış ve gerekli dersleri çıkaracakmış. Bu yapılırken kısır çatışmalardan kaçınılması gerekiyormuş.
 Bunun anlamı şu: Yeni mağlubiyetlere hazırlanırken kimse bizi eleştirmesin..
Bülent Tezcan’ın  bir ifadesi daha var. Aynen Şöyle: 
"....Oy aldığımız “bizim mahalle”yi hedef alan, “bizim mahalle”ye hitap eden dili terk edeceğiz. Sadece kendi mahallemize seslenerek, onlardan oy isteyerek, birbirimizi gaza getiren bir çalışma üslubu yerine; “karşı mahalle”den oy isteyen, onlara hitap eden ve partimize oy vermeyen seçmene hitap edecek bir dil ve çalışma yöntemini benimseyeceğiz"
Birçok yönden çok vahim bir ifade..
Atatürk'ü, devrimlerini, Cumhuriyet'in kurucu ilkelerini, Altı Ok'u zaten uzun zamandır nadiren ve ancak çok mecbur kaldıkça ağızlarına alıyorlardı. Bülent Tezcan’ın söylediklerinden anlaşılıyor ki, bunları artık tamamen terk edeceklermiş. 
Onun yerine ne yapacaklarmış? "Karşı mahalle"ye hitap edeceklermiş, onlardan oy isteyeceklermiş. Yani, "mütedeyyin seçmene şirin gözükmek için yıllardır sürdürülen beyhude çabalar, türbana yol vermek, yürüme mesafesinde cami varken genel merkezde mescit açmak, laikliğin törpülenmesine sessiz kalmak, Saadet Partisi'nin İslamcılarını parti listelerinden seçtirmek, Atatürk düşmanı Bekaroğlu'nu, AKP’nin kurucusu ve  eski başbakan yardımcısı Abdüllatif' Şener’i ve  başka dincileri partiye katmak yetmemiş gibi, artık din üzerinden daha fazla siyaset yapacaklarmış.
Yani Atatürk’ün kemiklerini sızlatacaklar.
Bu yönetim altındaki CHP'nin işlevinin laik cumhuriyet yerine emperyalist destekle kurulmakta olan İslami rejime meşruiyet sağlamaktan ibaret olduğu artık gizlenmiyor. Bülent Tezcan bunu itiraf ediyor.
Laik hukuk devleti Cumhuriyet Halk Partisi’nin eseridir.
Gerçek CHP'liler kısa zamanda bir çare üretemezlerse, korkarım emperyalist amaç hasıl olacak ve CHP tümüyle silinecek, Cumhuriyet hepten korumasız kalacaktır.
Bu büyük tehlike orta da iken, ülkede Baas rejimi benzeri bir tek adam rejimi kurulurken yani rejim değişirken Atatürk’ün partisi Cumhuriyet Halk Partisinde koltuk kavgası yapılıyor. Cumhurbaşkanı adayı, kendisini kurultay yerine koyup partinin Genel Başkanına, tüzükte yeri ve tarifi olmayan “Onursal Başkanlık” teklif ediyor. Yani rüşver teklif ediyor.
Peki parti yönetimi bu arada  ne yapıyor, her kaybedilen seçimden sonra  yoğunlaşan eleştiriler karşısında, yaptığı gibi olası tehlikeleri işaret edip, "ne yapsa idik yani, halkı sokağa mı davet etseydik" türünden komik mazeretler üretiyorlar..
Oysa, onlardan beklenen halkı sokağa davet etmek değildi. Gerçekler halka anlatılsa idi, halk direnmenin demokratik ve meşru yollarını kendisi bulurdu. Dünyada bunun örnekleri çoktur. Ama hem yönetiminin ve hem de Cumhurbaşkanı adayının işlerine,  seçimin kazanılabileceği yalanıyla halkı pasifleştirmek geldi. 
Seçimin ikinci tura kalması için 800.000 oy yeterli iken aramızdaki fark 10.000.000 denerek ikinci tur ihtimali baştan yokmuş intibaı halkta uyandırıldı.  
Türkiye'deki seçimler de sözüm ona "serbest ve adil" seçimlerdi. Oysa, yasal, siyasal ve toplumsal ortam çoktandır tek adam/tek partinin kazanmasına göre oluşturulmuştu. Aynen Baas rejimlerinde olduğu gibi. Ortamın "serbest ve adil" olmadığını bağımsız uluslararası kuruluşlar da raporlarında saptamıştı.
Böyle bir ortamda seçim kazanmalarının mümkün olmadığını -daha doğrusu, seçim kazanmalarına izin verilmeyeceğini- Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi pekala görüyorlardı,en azından  görmeleri gerekirdi 
Bu gerçeği kamuoyuna anlatmak ve seçim yapılmadan önce ortamın adil ve eşit hale getirilmesi için çaba göstermek yerine, sanki seçim kazanılabilirmiş gibi rol yaparak, halkı açıkça aldattılar. Halka, hüsran ile sonuçlanması kaçınılmaz ümitler pompaladılar.