Cumhuriyet Halk Partisi,
devletten evvel var olan, devleti kuran, Cumhuriyeti ilan eden, demokrasiyi
ülkeye yerleştiren, çok partili hayata hiçbir baskı altında kalmadan, kendi
iradesiyle geçen parti.
Yani bugün, 16 yıldır bu
ülkeyi tek başına yöneten, ya da yönettiği iddiasında olup da yönetemeyen
iktidar sahiplerinin bile bu noktalara gelmesinin önünü açan Cumhuriyet Halk
Partisi bugün olağanüstü kurultay talepleri ile karşı karşıyadır.
Partiyi bugün yöneten
kadroların yetersiz olduğu değişmeleri gerektiği tartışmasızdır. Cumhuriyet
Halk Partisinde bir değişim şarttır. Bunun aksini düşünmek ve söylemek abesle
iştigaldir.
Ama Genel Başkanın ve yönetim
kadrolarının değişmesi çözüm müdür? Hayır.
Bugün Genel Başkan ve yönetim
kadrolarının değişmesini isteyenler, bugüne kadar onlar gitsin biz gelelim
söyleminden başka ne söylediler.
Olayı bu kadar basite, sen git
ben geleyim çizgisine indirgemek ne
Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve ne de Türkiye’nin sorunlarını çözer.
Şu ana kadar bu parti içi
iktidar gitsin diyenler, parti tüzük ve programında neler öngördüklerini
söylememekte ya da her hangi bir hazırlıkları olmadığı için
söyleyememektedirler.
Örneğin nasıl bir ekonomik
model öngörmektedirler. Partide yönetim değişikliği isteyenler de, bugünkü
parti yönetimi gibi, “Cumhuriyet Halk Partisi kapatılsın, vakıf olsun”
diyenlerle beraber mi yürüyeceklerdir ya da partiyi köklerine döndürüp, 6 oku,
özüne uygun, değişen dünya koşullarına göre yeniden mi yorumlayacaklardır.
AKP iktidarının kaldırdığı
yargı bağımsızlığını nasıl tekrar tesis edeceklerini anlatmalıdırlar.
Büyük kent varoşlarında
yaşayan insanların iane ile yaşamalarının kaderleri olmadığını onlara anlatıp,
yaşamlarını nasıl düzelteceklerini, ezilen yoksulluğa sürüklenen Türk
çiftçisinin önün nasıl açacaklarını anlatmaları lazımdır.
Bugüne kadar ülkeyi
yönetenlerin yanlış politikaları nedeniyle milletin efendisi olmak vasfını
kaybeden köylüye bu vasfını geri kazandırmak için ne yapacaklarını anlatmaları lazımdır
Yani sözün özü nasıl bir parti
programı, ülke içinde bir kalkınma programı
öngördüklerini açıklamaları gerekmektedir.
Ülkede her gün Anayasaya
aykırı Kanun Hükmünde kararnameler çıkıyor, parti içi taht kavgasının tarafları,bu kavgadan kafalarını kaldırıp bu konuda
tek kelime etmiyorlar, ya da edemiyorlar.
Parti içi iktidara talip
olanlar ülkede iktidarı ele geçirdiklerinde, geçmişteki bütün yolsuzlukların
hesabının sorulacağını anlatmalıdırlar. Yani “Devri sabık yaratacağını” dünya aleme ilan etmelidirler;
etmelidirler ki hırsızlık, yolsuzluk yapanın yanında kar kalmayacağını dünyaya
alem duysun.
Bu yazıyı kaleme aldığım ana
kadar olağan üstü kurultay için gerekli imzanın toplanıp toplanmadığı konusunda
sağlıklı bir bilgiye sahip değilim.
Bunlar yapılmadan sadece bir
genel başkan değişikliği ne Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve ne de Türkiye’nin
sorunlarına çözüm olamaz.
Cumhuriyet Halk Partisi önce
demokrasiye sahip çıkmasını öğrenmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisinin,
kendi kitaplarında yazdıklarını bile halka çıkıp anlatmaktan korkan aciz kadrolara değil, mücadeleci
insanlara ihtiyacı vardır.
16 Nisan 2017 akşamı yani anayasa
referandumunun yaşandığı akşam, YSK’nın referanduma şaibe düşürecek tam
kanunsuz bir karar aldığında, yarım yamalak “YSK referandumu şaibeli hale
getirdi” yerine Anayasa referandumunun meşru olmadığını bağırıp, demokratik
direnme hakkını kullanmadıkları gibi hukuksal ve siyasal olarak gayrı meşru bir
ortamda gidilen 24 Haziran seçimlerinde yaşanan hukuksuzluklar korkmadan halka
anlatılmalıydı.
Gerek 2017 referandumunda gerekse 24
Haziran seçimlerinde ki hukuksuzluklara, ne parti içi iktidar ve ne de parti
içi muhalefetin sesi çıkmadı. Kuzu kuzu kabullendiler.
Düşünün ki, bugün parti içi iktidar
kavgası verenler, Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday göstermek için koşa koşa gidip imza verdiler.
Onun için CHP’de mantalite değişmediği
sürece kim gelirse gelsin hiçbir şey değişmeyecektir. Olan gene gerçek
partililere ve ülkeye olacaktır.