İktidarı has bel kader eline geçiren bir
siyaset adamı, yönettiği ülkenin geleceğini elinde tutmak isterse,
saldırılarını önce tüm özgürlüklerin
teminatı olan yargı
bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yöneltir, bunda da başarılı olduktan sonra
da, saldırılarını basın özgürlüğüne yöneltir.
Nerede yargının bağımsız olduğu gerçek bir
demokrasi varsa orada özgür basın vardır.
Özgür basın, halkın doğruları öğrenmesi ve bu nedenle de siyasal tercihlerini sağlıklı
yapabilmesi nedeniyle 4. Kuvvet olarak nitelenmektedir.
Bir İngiliz siyaset adamı basın özgürlüğünün
önemini “Lordlar Kamarası da, Avam kamarası da
sizin olsun, siz bana özgür basını verin” diyerek vurgulamıştır.
Basın hürriyeti olmayan bir ülkede demokrasi
olmaz.
16 Yıllık AKP iktidarı daha doğru bir
söylemle Recep Tayyip Erdoğan’ın tek adam yönetimi, bu 16 yıl içinde adım adım ülkenin geleceğini
dilediği gibi elinde tutabilmek için önce
yargı bağımsızlığını yok etmiş ve
sonra da çeşitli baskı yöntemleriyle yazılı ve görsel basının büyük bir
çoğunluğunu da kendisine bağlamıştır.
Böylece Recep Tayyip Erdoğan etkisi altına
aldığı basını, toplumu Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırmak, yapabildiği
kadar değiştirmek ve kontrol etmek için
bir araç olarak kullanmaktadır.
Dürüst, kalemlerini ve ruhlarını satmayan bazı basın mensupları ya iktidarın isteği
üzerine işlerinden olmuşlar ya da hapse
atılarak susturulmak istenmişlerdir.
İktidar bunda da büyük oranda başarılı olmuştur.
Demokrasilerin ortak noktası, idare
edenlerin, ancak kontrol ve sorumluluk sayesinde doğru yolda kalabilecekleri
inancıdır. Buda ancak özgür basın ve bağımsız yargıyla gerçekleşir.
Ülke çok önemli bir seçime giderken yazılı
ve görsel basının büyük bir kısmı Recep Tayyip Erdoğan’ın borazanlığını
yapmaktadır.
Muhalefet sözcülerinin, adaylarının hiçbir
propaganda faaliyet ve konuşmaları iktidarın emrindeki basın yayın organlarında
yer almamaktadır. Hatta tarafsızlığı yasa ile düzenlenmiş olan devletin televizyon kanalı TRT iktidarın borazanı haline getirilmiştir.
Ülkemizde basının içinde bulunduğu şartlar son derece vahimdir.
Baskı ile susturulan yazılı basının dışında
kalabilen birkaç yazılı basın organı
da Basın İlan Kurumu Resmi İlan
yönetmeliğinde yapılan bir değişiklikle de susturulmak istenmişti, ancak iktidarın bu oyunu hala yargıda kalan hukukun üstünlüğüne inan yargıçlar tarafından önlendi.
Özgür basın, bağımsız yargı, idare edenleri önce rezil olma sonrada mahkûm olma korkusuyla
dürüst kalmağa zorlar.
Eğer siyasi liderin, kendisinin ve yakın çevresinin böyle korkuları
yok ise yargı bağımsızlığı ve özgür basınla hiçbir sorunu olmaması gerekir.
Okuma alışkanlığının okur yazarlar arasında
bile düşük olduğu ve okur yazar oranının genelde düşük olduğu bizim gibi ülkelerde görsel basın
çok önemlidir. TRT’ni tarafsızlığı kanunla bu nedenle düzenlenmiştir.
Yani TRT
yöneticileri tek taraflı iktidar borazanlığı yaparak görevlerini kötüye kullanmaktadırlar.
İktidar değişikliğinde bunlardan, bunu hesabını, yargı önünde sormak gerekir.
Önümüzdeki hayati seçim sonucunda iktidar
olacağı artık açıkça görülen Millet İttifak’ının yapacağı ilk şey, hem de ilk
yüz gün içinde, sahiplerinden gasp edilen
medya kuruluşlarını sahiplerine iade etmek ve bundan böyle medya
patronlarının başka hiçbir ticari faaliyet içinde bulunamayacağı konusunda
yasal düzenlemeler yapmaktır.
Bu yapılmadığı takdirde medya patronları
iktidarların baskısı ile istediği insanları halkın gözünde hain, yalancı
yapmaya devam ederken de, layık olmayan birilerini kahraman yapacaktır.