21 Mayıs 2018 Pazartesi

SUSTURULAN BASIN



İktidarı has bel kader eline geçiren bir siyaset adamı, yönettiği ülkenin geleceğini elinde tutmak isterse, saldırılarını önce tüm özgürlüklerin  teminatı olan yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yöneltir, bunda da başarılı olduktan sonra da, saldırılarını basın özgürlüğüne yöneltir. 
Nerede yargının bağımsız olduğu gerçek bir demokrasi varsa orada özgür basın vardır.
Özgür basın, halkın doğruları öğrenmesi  ve bu nedenle de siyasal tercihlerini sağlıklı yapabilmesi nedeniyle 4. Kuvvet olarak nitelenmektedir.
Bir İngiliz siyaset adamı basın özgürlüğünün önemini “Lordlar Kamarası da, Avam kamarası da   sizin olsun, siz bana özgür basını verin” diyerek vurgulamıştır.
Basın hürriyeti olmayan bir ülkede demokrasi olmaz.
16 Yıllık AKP iktidarı daha doğru bir söylemle Recep Tayyip Erdoğan’ın tek adam yönetimi,  bu 16 yıl içinde adım adım ülkenin geleceğini dilediği gibi elinde tutabilmek  için önce  yargı bağımsızlığını yok etmiş   ve sonra da çeşitli baskı yöntemleriyle yazılı ve görsel basının büyük bir çoğunluğunu da kendisine bağlamıştır.
Böylece Recep Tayyip Erdoğan etkisi altına aldığı basını, toplumu Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırmak, yapabildiği kadar değiştirmek ve kontrol etmek için  bir araç  olarak kullanmaktadır.
Dürüst, kalemlerini ve ruhlarını  satmayan bazı  basın mensupları ya iktidarın isteği üzerine  işlerinden olmuşlar ya da hapse atılarak  susturulmak istenmişlerdir. İktidar bunda da büyük oranda başarılı olmuştur.
Demokrasilerin ortak noktası, idare edenlerin, ancak kontrol ve sorumluluk sayesinde doğru yolda kalabilecekleri inancıdır. Buda ancak özgür basın ve bağımsız yargıyla gerçekleşir.
Ülke çok önemli bir seçime giderken yazılı ve görsel basının büyük bir kısmı Recep Tayyip Erdoğan’ın borazanlığını yapmaktadır.
Muhalefet sözcülerinin, adaylarının hiçbir propaganda faaliyet ve konuşmaları iktidarın emrindeki basın yayın organlarında yer almamaktadır. Hatta tarafsızlığı yasa ile düzenlenmiş olan  devletin televizyon kanalı TRT iktidarın  borazanı haline getirilmiştir.
Ülkemizde basının içinde bulunduğu  şartlar son derece vahimdir.
Baskı ile susturulan yazılı basının dışında kalabilen  birkaç yazılı basın organı da  Basın İlan Kurumu Resmi İlan yönetmeliğinde yapılan bir değişiklikle de susturulmak istenmişti, ancak  iktidarın bu oyunu hala yargıda kalan  hukukun üstünlüğüne inan  yargıçlar tarafından önlendi.
Özgür basın, bağımsız yargı, idare edenleri önce rezil olma sonrada mahkûm olma korkusuyla dürüst kalmağa zorlar.
Eğer siyasi liderin,  kendisinin ve yakın çevresinin böyle korkuları yok ise yargı bağımsızlığı ve özgür basınla hiçbir sorunu olmaması gerekir.
Okuma alışkanlığının okur yazarlar arasında bile düşük olduğu ve okur yazar oranının genelde  düşük olduğu bizim gibi ülkelerde görsel basın çok önemlidir. TRT’ni tarafsızlığı kanunla bu nedenle düzenlenmiştir.
Yani TRT  yöneticileri tek taraflı iktidar borazanlığı yaparak görevlerini kötüye kullanmaktadırlar. İktidar değişikliğinde bunlardan, bunu hesabını, yargı önünde sormak gerekir.
Önümüzdeki hayati seçim sonucunda iktidar olacağı artık açıkça görülen Millet İttifak’ının yapacağı ilk şey, hem de ilk yüz gün içinde, sahiplerinden gasp edilen  medya kuruluşlarını sahiplerine iade etmek ve bundan böyle medya patronlarının başka hiçbir ticari faaliyet içinde bulunamayacağı konusunda yasal düzenlemeler yapmaktır.
Bu yapılmadığı takdirde medya patronları iktidarların baskısı ile istediği insanları halkın gözünde hain, yalancı yapmaya devam ederken de, layık olmayan birilerini kahraman yapacaktır.