Her seçimden önce İsrail ve
ABD Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirip, Türkiye’ye meydan okurlar.Bu da Erdoğan’a milliyetçi muhafazakar seçmeni konsolide
etmesi için önemli bir koz oluşturur.
Seçimlerden sonra da aynen bugün olduğu gibi tekrar ticaret, işbirliği kaldığı
yerden tekrar başlar.
ABD’nin İsrail nezdindeki
Büyük Elçiliğini Kudüs’e taşıması
üzerine Gazze’de bu hafta içinde yaşanan olaylar ve bu olaylar da hayatını
kaybeden ve yaralanan insanlar için tepki vermek elbette ki çok insani bir
davranıştır.
Batılı ülkelerde de, yaşanan
bu olaylara İsrail ve ABD kınanarak
haklı tepkiler verilmiştir.
Recep Tayyip Erdoğan’da her
zaman yaptığı gibi gene kof kabadayılık gösterileri yapmıştır, yapmaya da devam
edecektir.
Ama hiçbir ciddi adım da atılmayacaktır.
Dış politikada yüksekten atıp tutmak,
tehditler savurmak çok yanlış bir yöntemdir. "Dış politikada üslupta yumuşak ve ölçülü, ancak, özde ve
uygulamada kararlı olmak gerekir".
Özde ve uygulamada kararlı bir
adımın atılmayacağını daha 2010 yılında
Recep Tayyip Erdoğan’ın eski yol arkadaşı, AKP’nin kurucularından Abdüllatif
Şener, bir televizyon kanalına verdiği mülakatta bütün ayrıntıları ile
anlatmıştı.
Ve o mülakatta ABD’nin Büyükelçiliğini
Kudüs’e taşıyacağını, bu konuda
mutabakat olduğunu ama Tayyip Erdoğan’ın, her zaman yaptığı gibi buna uzaktan
boş laflarla saldıracağını söylemişti.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)
Büyük İsrail rüyasının bir adımıdır. Bunun ilk adımlarından birisi de Suriye’yi
parçalama operasyonudur. Suriye parçalandığı zaman buradan en büyük toprak payını İsrail alacaktır.
Türkiye Suriye ilişkileri
Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminde düzelmişti. Tayyip Erdoğan döneminde bu
ilişki, müşterek bakanlar kurulu toplantıları yapma noktasına kadar geldi.
Suriye Devlet başkanı Esad,
Tayyip Erdoğan için kardeşim Esad oldu,
kardeşim Esad derken onun kıyıcılığı hiç
gündeme gelmemişti, ama bir gün, bir anda Tayyip Erdoğan, Esad’ın kıyıcı bir
diktatör olduğuna keşfetti (!) ve isyancı gruplarla ilişkiye girildi.
Amerika’nın isteği üzerine bu isyancı gruba, askeri eğitim verildi ve
silahlandırıldı.Hani şu meşhur eğit donat projesi.
Bu tamamıyla Büyük İsrail
projesini hayata geçirmek için tasarlanmış, kazançlı çıkacak olanın İsrail olduğu bir Amerikan oyunuydu.
Tayyip bey bu oyunun içine balıklama atladı. Halbuki
geleneksel Türk Dış politikası, komşuların içişlerine karışmamak üzerine
kurulmuştu. Tayyip Erdoğan yönetimi bundan vazgeçti. Komşumuzun yönetim
biçimine bile müdahale etmeye çalıştı.
Bugün Tayyip Erdoğan başta
olmak üzere bütün liderler Müslümanlara yapılan zulümden bahis ediyorlar.
Bu elbette doğrudur.
Filistin’de yaşananlar sadece bir insanlık ayıbı olmaktan öte Birleşmiş Milletlerin
Kudüs ile ilgili kararının da çiğnenmesidir.İşte
Filistin Halkı da buna haklı olarak direniyor.
Biz bugün Filistin’de Araplara
yapılanları kınıyoruz, kınamamız da gerekiyor. Ama unutulmaması gereken bir
diğer konuda, gene Tayyip Erdoğan Irak’ta da bir milyon Müslüman’ı öldürüp
milyonlarca Müslüman kadının ırzına geçen Amerikan askerlerine uğraşlarında
başarılar diliyordu.
Dış politika da tutarlı olmak
lazım.
Kıbrıs’ta da Müslüman Türklere
de aynı iğrençlikler yapılmıştı.Analar çocukları ile banyo küvetlerinde
EOKA’cılar tarafından katledilmişlerdi. O günlerde Kadafi’nin Libya’sı Türkiye’yi tek destekleyen
ülke idi. Biz sonra ne yaptık Libya petrollerini emperyalistler rahat sömürsün
diye Fransızların yanında Libya’ya harp gemisi gönderdik.
Gazze konusunda miting
düzenleyenler, Türkiye’nin gerçek davası olan, güvenliğini doğrudan
ilgilendiren Kıbrıs konusunda niye
toplumsal tepkimizi ortaya koyan bir Miting düzenlemezler.
Çünkü, emperyalistler Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Rum yönetimi tarafından yutulmasını
istemektedirler.
Bugüne kadar bu coğrafyadaki
bütün olaylarda Recep Tayyip Erdoğan yönetimi, önce kof kabadayılık gösterileri
yapar, ama sonra ABD ve İsrail ne istiyorsa onu yapar, aynen Mavi Marmara
olayında olduğu gibi. Bu nedenle ABD ve İsrail Tayyip Beyin Cumhurbaşkanı
olarak kalmasını isterler.
Siz bakmayın öyle bağırıp
çağırmalara, Tayyip Bey sonunda Amerika ne istiyorsa onu yapar.