18 Mayıs 2018 Cuma

ABD ve İSRAİL TAYYİP BEY’İ İSTERLER



Her seçimden önce İsrail ve ABD Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirip, Türkiye’ye meydan okurlar.Bu da  Erdoğan’a  milliyetçi muhafazakar seçmeni konsolide etmesi için  önemli bir koz oluşturur. Seçimlerden sonra da aynen bugün olduğu gibi tekrar ticaret, işbirliği kaldığı yerden tekrar başlar.
ABD’nin İsrail nezdindeki Büyük Elçiliğini Kudüs’e  taşıması üzerine Gazze’de bu hafta içinde yaşanan olaylar ve bu olaylar da hayatını kaybeden ve yaralanan insanlar için tepki vermek elbette ki çok insani bir davranıştır. 
Batılı ülkelerde de, yaşanan bu olaylara İsrail ve ABD kınanarak  haklı tepkiler verilmiştir. 
Recep Tayyip Erdoğan’da her zaman yaptığı gibi gene kof kabadayılık gösterileri yapmıştır, yapmaya da devam edecektir.
Ama hiçbir ciddi adım da  atılmayacaktır.
Dış politikada yüksekten atıp tutmak, tehditler savurmak çok yanlış bir yöntemdir. "Dış politikada üslupta yumuşak ve ölçülü, ancak, özde ve uygulamada kararlı olmak gerekir". 
Özde ve uygulamada kararlı bir adımın atılmayacağını daha  2010 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın eski yol arkadaşı, AKP’nin kurucularından Abdüllatif Şener, bir televizyon kanalına verdiği mülakatta bütün ayrıntıları ile anlatmıştı.
Ve o mülakatta ABD’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e  taşıyacağını, bu konuda mutabakat olduğunu ama Tayyip Erdoğan’ın, her zaman yaptığı gibi buna uzaktan boş laflarla saldıracağını söylemişti.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Büyük İsrail rüyasının bir adımıdır. Bunun ilk adımlarından birisi de Suriye’yi parçalama operasyonudur. Suriye parçalandığı zaman buradan en büyük toprak  payını İsrail alacaktır.
Türkiye Suriye ilişkileri Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminde  düzelmişti. Tayyip Erdoğan döneminde  bu  ilişki, müşterek bakanlar kurulu toplantıları yapma noktasına kadar geldi.
Suriye Devlet başkanı Esad, Tayyip Erdoğan için  kardeşim Esad oldu, kardeşim Esad derken  onun kıyıcılığı hiç gündeme gelmemişti, ama bir gün, bir anda Tayyip Erdoğan, Esad’ın kıyıcı bir diktatör olduğuna keşfetti (!) ve  isyancı gruplarla ilişkiye girildi. Amerika’nın isteği üzerine bu isyancı gruba, askeri eğitim verildi ve silahlandırıldı.Hani şu meşhur eğit donat projesi.
Bu tamamıyla Büyük İsrail projesini hayata geçirmek için tasarlanmış, kazançlı çıkacak olanın  İsrail olduğu bir Amerikan oyunuydu.
Tayyip bey  bu oyunun içine balıklama atladı. Halbuki geleneksel Türk Dış politikası, komşuların içişlerine karışmamak üzerine kurulmuştu. Tayyip Erdoğan yönetimi bundan vazgeçti. Komşumuzun yönetim biçimine bile  müdahale etmeye çalıştı.
Bugün Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bütün liderler Müslümanlara yapılan  zulümden bahis ediyorlar.
Bu elbette doğrudur. Filistin’de yaşananlar sadece bir insanlık ayıbı olmaktan öte Birleşmiş Milletlerin Kudüs ile ilgili  kararının da çiğnenmesidir.İşte Filistin Halkı da  buna haklı olarak direniyor.
Biz bugün Filistin’de Araplara yapılanları kınıyoruz, kınamamız da gerekiyor. Ama unutulmaması gereken bir diğer konuda, gene Tayyip Erdoğan Irak’ta da bir milyon Müslüman’ı öldürüp milyonlarca Müslüman kadının ırzına geçen Amerikan askerlerine uğraşlarında başarılar diliyordu.
Dış politika da tutarlı olmak lazım.
Kıbrıs’ta da Müslüman Türklere de aynı iğrençlikler yapılmıştı.Analar çocukları ile banyo küvetlerinde EOKA’cılar tarafından katledilmişlerdi. O günlerde  Kadafi’nin Libya’sı Türkiye’yi tek destekleyen ülke idi. Biz sonra ne yaptık Libya petrollerini emperyalistler rahat sömürsün diye Fransızların yanında Libya’ya harp gemisi gönderdik.
Gazze konusunda miting düzenleyenler, Türkiye’nin gerçek davası olan, güvenliğini doğrudan ilgilendiren Kıbrıs konusunda niye  toplumsal tepkimizi ortaya koyan bir Miting düzenlemezler.
Çünkü, emperyalistler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Rum yönetimi tarafından yutulmasını istemektedirler.
Bugüne kadar bu coğrafyadaki bütün olaylarda Recep Tayyip Erdoğan yönetimi, önce kof kabadayılık gösterileri yapar, ama sonra ABD ve İsrail ne istiyorsa onu yapar, aynen Mavi Marmara olayında olduğu gibi. Bu nedenle ABD ve İsrail Tayyip Beyin Cumhurbaşkanı olarak kalmasını isterler.
Siz bakmayın öyle bağırıp çağırmalara, Tayyip Bey sonunda Amerika ne istiyorsa onu yapar.