CHP’nin mevcut yönetimi yıllardır, tüm haklı
eleştiriler karşısında “şimdi
eleştirmenin sırası değil” sözünü yardakçılarına söyleterek eleştirenlere
saldırttı.
Ben şahsen bu laftan iğreniyorum.
İğreniyorum çünkü bu laf beceriksizliklerin, yanlışların üstünü örtmekten başka
hiçbir işe yaramadı.
Türkiye bugün çok önemli bir seçime gidiyor.
16 yıllık tek adam rejimi yıkılmak üzere, onun için seçim sonuçlanıncaya kadar
hakikaten savaş baltalarımızı topağa
gömelim, ama gömdüğümüz yeri de unutmayalım.
CHP milletvekili aday listelerini açıkladı,
bir anda kıyamet koptu. Milletvekili adayları merkez yoklaması yöntemi ile
tespit edildiği her seçim öncesi bu tür tepkiler olur.
Cumhuriyet Halk Partililer, ama
Yeni-CHP’liler değil, artık parti içindeki aksaklıkları, yanlışları söylemek
zorundadırlar.
Yıllardır, Kurultaylar parti ve ülke
sorunlarının tartışıldığı bir demokrasi arenası olmaktan çıkmış, Kurultayların
ilk gününde Genel Başkan ve Genel Başkan adaylarının konuşmalarını dinlenir,
Genel Başkan seçilir sonra ikinci gün de üzerine Genel Başkanın gölgesinin düştüğü organ
seçimlerini yaparlar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin halka umut
olduğu dönemlerde, parti içi ve ülke sorunları enine boyuna tartışılır, ondan
sonra üstlerine Genel Başkan gölgesinin
düşmediği organ seçimi yapılır, bundan sonra Genel Başkan seçilirdi.
Ben 12 Eylül 80’den bugüne kadar, ülke ve parti sorunlarının
delegeler tarafından enine boyuna tartışıldığı bir Kurultay hatırlamıyorum.
Parti, ülkedeki “tek adam rejiminden” yakınılırken, parti de tek adam rejiminin alası yaşanmaya
başlandı. O kadar ki, partinin
Cumhurbaşkanı adayını belirlemek yetkisi hem
parti meclisinde hem de parti
gurubunda oy birliği ile Genel Başkana bırakıldı. O da “Kafamdaki Cumhurbaşkanı adayını eşim bile bilmiyor” diyerek övüne bildi.
Partinin yönetimi tek adama bırakıldığı zaman, tek adamlığa destek olanların,
olanlardan ve olacaklardan şikayetçi olmaya hakları yoktur.
Zira onlar, daha baştan kendilerine lüzum
olmadığını kabul etmişlerdir. Şimdi niye kızıyorlar anlamak mümkün değil.
Onlar değil miydi oy birliği ile Cumhurbaşkanı adayını ve milletvekili adaylarını
belirleme işini Genel Başkana bırakan, şimdi neye şikayetçiler.
Onlar Genel Başkanın tek
seçiciliğine baştan icazet vermişlerdi. O da verilen bu yetkiyi kendi dünya
görüşüne göre kullandı.
O da kendi dünya görüşüne uygun, Cumhuriyet
Halk Partili olmayan, Cumhuriyet Halk Partisi ilkeleriyle uyuşmayan insanları,
Atatürk düşmanlarını parti listelerine koydu.
Partide ki tek adam rejiminin ne hale geldiğini en güzel örneğini, bir
Milletvekilimiz verdi.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı
gösterileceği duyulunca buna karşı çıkan bir milletvekiline Genel
Merkez’den bir haysiyet yoksunu, sahibinin sesi telefon ederek “ Bu
konuyu çok kaşırsan Milletvekilliğinden olabilirsin” diye kendisin iki defa
uyarmış. Milletvekili arkadaşımız haklı itirazına devam edince de söylenen
olmuş. Listeye konmamış.
Listeye giremeyen bir başka grupta, sanki
partideki Atatürkçüler ilk defa tasfiye ediliyormuşçasına bütün Atatürkçülerin
tasfiye edildiğini söylüyorlar.
Bu tepkiler sonrası insanın içinden öğleden
sonra günaydın demek geliyor.
Ama
şimdi bağırmanın çağırmanın, eleştirmenin zamanı değil; şimdi yapılması gereken, eleştiriyi
bırakıp, Tayyip Erdoğan’ın kurduğu bu tek adam rejimini yıkmak, partinin
Cumhurbaşkanı adayını seçtirmek için var gücümüzle mücadele etmek olmalıdır.
CHP’deki vahim gidişi gören ve kamu oyuna
anlatanların sayısı ben dahil, maalesef birkaç kişiyi geçmedi. Aslında bu vahim
gidişi gören bir çok partilinin ihtirasları
ve beklentileri Cumhuriyet Halk Partisi’ni bugünkü duruma getirdi.