Devleti
kuran, çok partili hayata hiçbir iç ve dış baskı olmadan geçen, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kurultayı bir
demokrasi şöleni olmak gerekir.
O
nedenle Kurultay’ın iki güne sığdırılması,dün olduğu gibi bugünde Kurultayı kısırlaştırır. Oradan ülkeye yön
verecek, gündem yaratacak fikir ve düşünceler çıkmaz.
Cumhuriyet
Halk Partisi tarihi günler süren kurultaylarla doludur. Nitekim 14 Ocak 1959
tarihli 14. Kurultayı tam dört gün sürmüştür. Bu dört günün sonunda siyasi
tarihimizin çok önemli bir belgesi olan İlk
Hedefler Beyannamesi kabul edilmiştir.
Ama
çok uzun yıllardan beri Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayları ikinci günü sadece
organ seçimlerinin yapıldığı iki güne sığdırılmaktadır.Kurultay tartışmaları o
da olursa sadece ilk günde sınırlı bir zaman içinde yapılır hale geldi.
Cumhuriyet
Halk Partisi çok uzun zamandır seçim kazanmamamsının sebebinin kendi yapısındaki aksaklıklardan,
sakatlıklardan ileri geldiğini kabullenmezse hem gerçeklikten uzaklaşmış olur
ve hem de ülke sorunlarına çözüm getirecek sonuçlara ulaşamaz.
Partinin
kendi kendisini methetmesi, üzerine toz kondurmaması arka arkaya seçim
kaybettiği halde sorunu sadece rakibi AKP’nin hileli ve gayri meşru
davranışlarına ve bunlara göz yuman
Yüksek Seçim Kuruluna yüklemekle bir şey elde edemez, elde edilemeyeceği gibi
çok şeyde kaybedilir.Bu zihniyetten vaz geçilmediği sürece de seçim
kazanılamaz. Basını, yargıyı hemagonyası altına alarak iktidardan gitmemeyi
kendisine amaç edinmiş, meşru, gayri meşru bütün yol ve yöntemleri kendisi için
hak kabul eden bir siyasi rakiple karşı karşıya olduğu bilinerek, meşruiyet
içinde kalarak, yaratıcı ve zorlayıcı
siyaset yapma yöntemlerine baş vurularak hareket edilmesi gerekir.
Bu
durumda Halk Partisi’nin iktidara
gelmesini isteyenlerin, partinin bütün zayıf ve hatalı taraflarını masanın
üstüne koyması gerekir. Böyle bir davranışın, dosta düşmana karşı CHP’yi kötü
durumda bırakacağını, onu halkın gözünden düşüreceğini iddia etmek yanlış, hatalı
bir düşünce tarzıdır.
Cumhuriyet Halk Partililer şunu bilmek
ve kabul etmelidirler ki, ancak büyük
insanlar hiç çekinmeden kendi yanlışlarını söyleyebilen insanlardır” Sağlam temeller üzerine oturmuş Cumhuriyet Halk
Partisi gibi köklü, 20 yüzyılın en büyük değişim ve dönüşüm projesi olan
cumhuriyeti kuran, devrimleri gerçekleştiren, devrimlerde öngörülen çağdaşlaşma
projesini yaşama geçiren siyasi parti
halkın önünde kendi kendini tenkit
edebilirlerse, bundan zararlı çıkmaz tam aksine
daha da güçlü çıkar.
Cumhuriyet
Halk Partisinin mazisi, başardıkları ortada olan bir siyasi partidir.Kurucusu
çağın yetiştirdiği en büyük devlet adamı
Atatürk olan bir parti, 1977 den
beri seçim kazanamamanın sebeplerini ortaya koyma ve kendi kusurlarını düzeltme
amacıyla kamuoyunun önünde açıkça tartışırsa hiç bir şey kaybetmez tam tersine çok şey kazanır.
Ancak
Cumhuriyet Halk Partili yöneticiler şunu bilmelidirler ki, partinin zaaflarını ne
kadar sakladıklarını, üstünü örttüklerini zannederlerse zannetsinler,
o kusurlar zaten halk tarafından bilinmekte, hatta mübağlalı olarak
dillendirilmektedirler.
Ama
Cumhuriyet Halk Partisi’ni yöneten kadrolar, bu kusurları bilmezden gelip o
kusurlara önem vermeyerek, çözüm üretmeyerek, ilkelerinin ve programının yolundan değil de, bir süreden beri olduğu
gibi “idarei maslahat yolundan
yürümeleri”, Cumhuriyet Halk Partisi’ni devrimci niteliği gereği olması
gereken yeni hamlelerin sahibi, yeni bir ruh veya heyecanın yaratıcısı yapmaz.
Atatürk’ün
partisini, mazisindeki başarıların yarattığı krediyi yiyen,miras yedi bir
siyasal kuruluş olarak kalmasına neden olur. Bu da onu, tarihi görevini
bitirmiş, fonksiyonu kalmamış bir parti haline getirir.
Cumhuriyet
Halk Partisini yönetenler, emperyalizmin sömürü aracı olarak kullandığı teorilerden
(!)miadını doldurmuş siyasi söylemlerden vaz geçip altı oka sıkı sıkıya sahip çıkarlarsa parti gene o devrimci kimliğine bürünür.
Halkın
güvenini kazanıp umut olurlar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişindeki bütün
başarıları altı ok ilkelerine sarıldığı dönemde elde edilmiştir.