Yaşamın bütün yönlerinin islamlaştırılması projesinde durmak yok, yola
tam gaz devam...
Geçtiğimiz hafta içinde TBMM'de ilgili komisyonda
kabul edilen "Sanayinin
geliştirilmesi ve üretimin teşvik edilmesine dair kanun" tasarısı ilgili
komisyonda kabul edilmiş tasarıda "sanayi tesislerinin hafta sonu çalışmak
için artık belediyelerden ruhsat alma zorunluluğu kaldırıldı" gibi bir
bölüm dikkat çekiciydi.
Sanayi tesislerinin hafta sonu çalışabilmek için
belediyelerden aldıkları ruhsat bedelinden kurtulmalarını sağlamak amacıyla,
lütfen dikkat, 2/1/1924 tarih ve 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun
yürürlükten kaldırılmak isteniyor. Bu kanunda 1935'de yapılan değişiklikle hafta sonu tatili Cuma gününden Pazar gününe
alınmış.
Bir yükümlülüğü ortadan kaldırmak bahanesiyle 93
yıllık yasa yürürlükten alınıyor.
Bu durumun hafta sonu çalışmak zorunda olan
sanayii kuruluşlarından harç alınmasını önlemek için yapıldığı söylenmektedir.
Eğer gaye hafta sonu çalışmasından alınan ruhsat
harcını ortadan kaldırmak ise, "ruhsat bedeli alınmayacaktır"
dersin olur biter. Kanunu neden yürürlükten kaldırıyorsun. Amaç açık!
Hal benin gördüğüm ve bildiğim gibi ise, vahim
ötesi bir durum. Başka bir yasada veya anayasada hafta sonu tatili düzenlemesi
yok ise, Türkiye'de artık hafta sonunun "Pazar" olduğuna dair bir
yasa bulunmuyor! Boşluk var..
Şimdi, son hamle
ile, hafta sonu tatili hakkında gerçekten bir boşluk oluşmuş olacak, önce
yandaş özel sektör işletmeleri tatili cuma yapmaya teşvik edilecek/zorlanacak.
Zaman içinde kamu kurumlarını da içine alacak şekilde ikili uygulama
yaygınlaşacak. Sonra da "genel talep"in arzusu bu imiş gibi gereği
yapılacak. Zaten, Cuma namazı için kamu kuruluşlarında kapsamlı düzenlemeler
yapılmıştı. Belirli çevrelerin, "namaz vakti alış-veriş yapılmaz" diyerek
insanları taciz ettiklerine dair haberler basına yansımıştı.
Geçen yıl
da, hatırlanacağı gibi, "elektrik tasarrufunu arttırmak için yaz saatini
bütün yıla yayıyoruz" yutturmacısıyla, saat ayarına esas batıdaki enlem
yerine, doğudaki bir enlem seçilmişti. Böylece, Cumhuriyet'in temel
düzenlemelerinden birisi kalıcı olarak ortadan kaldırılmıştı. Memleket saati
batıdan uzaklaşmış, Arap yarımadası ile uyumlaştırılmıştı. Bir yıllık uygulamadan
ne sonuç alındığı hakkında tatminkar bir açıklama yapıldı mı? Duymadık. Amacın
tasarruf falan olmadığı, asıl amacın ne olduğu zaten açıktı. Bu esaslı
değişiklik o zaman da ne muhalefetin, ne de medyanın ilgi alanına
girmişti.
Bununla yapılmak
istenen İslamlaştırma ve Araplaştırma projesi sinsice uygulanıyor.
Bu
duruma sessiz kalmak laikliğin fiilen ortadan kaldırılmasına göz yummaktır.
Laiklik
fiilen bu tür uygulamalarla yürürlükten kaldırılırken, Eylül de Kuzey Irakta
yapılacak referandumla Bağımsız Kürdistan’ın kurulmasıyla Türkiye’nin toprak
bütünlüğü de tehlikeye girecektir.
Artık
yapılması gereken Kuva yı milliye ruhu içinde bütün Cumhuriyet sevdalıların
bir araya gelerek laikliğe, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete, ülkenin toprak
bütünlüğüne sahip çıkacakları bir çağrıda bulunması gerekmektedir.
Türkiye’nin
Amasya genelgesinin 98. Yılında ona benzer bir hedef bildirgesi yayınlayarak
Cumhuriyet sevdalısı geniş halk kitlelerini harekete geçirmek zorunluluğu
vardır. Bu, devleti kuran parti Cumhuriyet Halk Partisine yakışır.