Kuzey Irak Kürt Yönetimi bu yıl Eylül ayında
bağımsızlık referandumu yapacağını açıklamıştır.
Türkiye’den buna doğru dürüst bir açıklama
gelmemiştir.
19.05.1924-05.06.1924 tarihleri arasında İstanbul’da Türkiye-ırak
hududunda düzenlenen Haliç Konferansında bir sonuç alınamaması üzerine
Milletler Cemiyeti konseyine götürülmüştür.Konsey bir yandan Musul Halkının isteklerinin
saptanması ve konuyla ilgili bir rapor
hazırlanması için inceleme komisyonu kurarken 29.10.1924 tarihinde bir geçici
sınır saptayarak tarafların buna uymasını tavsiye etmiştir. Türkiye komisyon
raporuna ve Milletler Cemiyetinin bağlayıcı karar alamayacağı hususlarında
itiraz etmiş. Bunu üzerine Milletler Cemiyeti Uluslar arası Adalet divanından le görüş
sormuş, Divan, Milletler cemiyeti Konseyinin kararlarının bağlayıcı olduğuna
karar vermiştir.Bunun üzerine 05.06. 1926 tarihinde Türkiye Irak ve Mandater
devlet olarak İngiltere ile arasında bir
sınır antlaşması imzalanmıştır ve bugünkü Türkiye Irak sınırı çizilmiştir.
Yani Türkiye Misak-ı Millinin Musul Kerkük
bölümünden vazgeçmişti.
Türkiye’nin Misak-ı milli sınırları içinde
kabul ettiği ve 1926 Ankara Antlaşması ile Irak yönetimine bırakılan Musul,
bağımsızlık ilan edecek olan Kürdistan Devleti hudutları içinde kalacaktır.Ankara
Antlaşması da artık geçersiz olacaktır.
Türkiye Milletler Cemiyeti Kararlarına uygun
davranarak toprak bütünlüğü içindeki Irak’a Musul ve Kerkük’ü bırakmıştır.
Kürdistan ilan edilince Irak dağılacak yani Ankara Antlaşması
geçersiz hale gelecektir.Yani önceki statüye (status qua ante)dönülmüş
olacaktır.
Şimdi yeni bir durum ortaya çıkmış Misk-ı
milli sınırları içindeki Musul ve Kerkük bir başka devletin toprakları içine
girecek ve böylelikle 1926 Ankara Antlaşmasına göre oluşmuş olan Türkiye Irak sınırı Türkiye’nin
oluru olmadan değişmiş olacağından, Türkiye artık bu antlaşmayla kendini bağlı
saymamak hakkına sahip olacaktır.
1118 den itibaren bir Selçuklu toprağı 1517’den
itibaren de bir Osmanlı Vilayeti olan Musul, Birinci Dünya savaşsı sona
erdikten sonra Mondros Mütarekesi’nin 7. Maddesi bahane edilerek İngilizler
tarafından işgal edilmiştir. 1926 Ankara antlaşması ile de toprak bütünlüğü
sağlanmak kaydıyla Irak’a bırakılmıştır. Kerkük zaten şuanda Kuzey Irak Kürt
Yönetiminin elindedir. Oraya bayrağını bile çekmiştir. Musul’da İŞİD’in elinden
tümüyle kurtarıldığı zaman orada da aynı şey yapılacaktır.
Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle Türkiye
misak-ı milli sınırları içindeki Musul ve Kerkük’ü talep etme hakkına sahip
olduğu gibi, oradaki nufusu 2.5 milyonu aşan Türkmen soydaşlarının can ve mal
güvenliğini korumak hakkına da elde edecektir.
Çeşitli
baskı yöntemleriyle Türkmenleri göçe zorlayan Kürt Yönetimi demografik yapıda
değişiklik yaparak Türkmenleri azınlığa düşürmeye çalışmaktadır.
Eylüldeki bağımsızlık referandumundan sonra,
Irak devleti parçalanacağı için artık Türkiye kendisini 1926 Ankara antlaşması
ile bağlı saymamak hakkına sahiptir.1926 Ankara Antlaşması Türkiye Irak
sınırını çizmiştir. Türkiye ile Kürdistan
arasında çizilmiş bir hudut söz konusu değildir.
Tabii Ege Denizindeki hukuki haklarını
koruyamayan AKP iktidarından Musul ve Kerkük’deki soydaşlarımızı ve Türkiye’nin
uluslar arası hukuktan kaynaklanan
hakkını koruyabileceğini düşünmek saf
dillik olur.
Türkiye Musul
ve Kerkük’te Kürtler tarafından yaratılmak istenen bir oldu bittiye karşı uluslar
arası hukuktan kaynaklanan haklarına dayanarak Musul ve Kerkük konusunda sessiz
kalmamalıdır.
Türkiye bölgedeki uluslar arası hukuktan
kaynaklanan haklarını korumak için
siyasi, diplomatik ve gerekirse askeri
müdahale dahil tüm seçenekleri çekinmeden kullanmalıdır.