CHP Milletvekili Enis
Berberoğlu 25 yıl hapse mahkum edildi ve daha karar kesinleşmeden
tutuklanmasına karar verildi.
Mahkemenin kararı ne
kadar yanlış ise zamanında milletvekillerinin dokunulmazlığının toptan
kaldırılmasına Baykal’ın uyarılarına rağmen“ne derler kompleksi ile evet
demek” o kadar yanlış idi.
Hukuk Devletinin
temel ilkesi, Millet adına, yargılama faaliyetini yürüten hakimlerin; yasamanın, yürütmenin, hatta tarafların,
çevrenin etkilerinden uzak tutulmalarıdır.
Yargının tam
anlamıyla bağımsız olduğu, iktidarların yargıya etki yapamadığı, talimat
veremediği bir ülkede, kürsü masuniyeti
dışında herhangi bir dokunulmazlığa gerek yoktur.
Enis Berberoğlu
hakkında daha karar kesinleşmeden verilen hükümle beraber tutuklama kararı
tamamıyla Milletvekili olan Enis Berberoğlu’nun yasama faaliyetlerini
engellemek ve diğer milletvekillerine gözdağı vermek içindir.
Yasama
dokunulmazlığı, milletvekilinin parlamento toplantılarına katılmasını temin
etmek maksadıyla getirilmiş bir kuraldır.
Bizim hukukumuzda
milletvekilini bir suçlama nedeniyle bir ceza yargılamasına ve kovuşturulmasına
tabi kılan iki istisnası var. Ağır Cezalık suçüstü hali ve birde Anayasanın 14.
Maddesinden sayılan Devletin şahsiyetine karşı suçlarda dokunulmazlık söz
konusu olmuyor,Kovuşturma başladığı anda dokunulmazlık otomatik olarak kalkmış oluyor.
Sadece TBMM’ye bilgi veriliyor.
Tabii bir de TBMM
tarafından dokunulmazlığın kaldırılması halinde dokunulmazlık artık söz konusu
olmuyor.
Enis Berberoğlu, TBMM
tarafından dokunulmazlıkların belli tarihe kadar işlendiği iddia olunan suçlar
açısından bir defaya mahsus olmak üzere toptan kaldırılması nedeniyle yargılanıyordu.
Bu toptan
dokunulmazlığın kaldırılmasının anayasa aykırı olduğu CHP tarafından bilinmesine
ve dile getirilmesine rağmen “Birileri
ne der kompleksi” içinde destek verildi.
Bu dokunulmazlıkların
kaldırılmasına destek verilmesinin çok
tehlikeli olduğu, Deniz Baykal tarafından açıkça anlatıldı.Hem Baykal’ın
söylediğini yapmamış olmak ve hem de ne derler kompleksi içinde bu açıkça
Anayasaya aykırı düzenlemeye destek verildi.
Anayasaya aykırı ama,
dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceğiz dendiği gün aslında adalet katledilmiş
oldu. Bugün elinizde “Adalet” pankartı ile yürümek hakkına sahip değilsiniz.
Zira Adaletin katledilmesine katkı verdiniz.
Anayasa Mahkemesine
gidilmediği gibi, TBMM’de 110 imza için çaba sarf edilmesi de baskıyla
engellendi.
Yargı bağımsızlığını yok eden bir iktidarın eline
muhalif milletvekillerini susturmak için bir koz verilmiş oldu. Bu tipik bir
öngörüsüzlüktür.
Demokrasiyi vakti
geldiği zaman inilecek bir tren olarak gören bir siyasetçiye güvenilerek
verilen destek bugün ülkede yaşanan tüm hukuksuzlukların sebebi olmuştur.
AKP bu hukuksuzluğa Kılıçdaroğlu’nun öngörüsüzlüğü
nedeniyle cesaret etti. Elbette tepki vermek doğru ancak bu tepkiyi tüm tutuklanan ve fakat teröre karışmamış,
terör örgütüyle ilgisi olmayan milletvekilleri,askerler, aydınlar için vermek gerekirdi.
Türk ordusunun Genel Kurmay Başkanı, generalleri aydın
subayları ve üniversite hocaları gazeteciler tutuklandığı zaman “Adalet”
pankartıyla yürümeyi, neden düşünmediniz. O zaman da Adalet katledilmişti.
Ogün adalet talep
etmezseniz bugün inandırıcı olamazsınız.
Hukuksuzluk kime
karşı yapılırsa yapılsın karşı çıkmak, demokrasiye inancın ve her şeyden
evvelde demokrat olmanın gereğidir.
Bugün elinizde
“Adalet” pankartı ile yürümek, adaletin katledilmesine göz yumduktan sonra tam
bir timsahın göz yaşlarıdır.
İnandırıcılığınızı
yitirdiniz Kemal Bey. Yürüyüş başlatarak tekrar Gandi’yi yakalamak istiyorsunuz
ama Gandi yürüyüş başlattığı zaman Ana muhalefet partisi genel başkanı değildi.
Sıradan ama TUTARLI, aydın bir Hintliydi.
Rahmetli Ecevit ana muhalefet partisi genel başkanı
olarak “Ben Taksim’e gidiyorum” dediği zaman Taksimde bir milyon kişi
toplanmıştı.Ya şimdi……