15 Haziran 2017 Perşembe

ÖNGÖRÜSÜZLÜĞÜN SONUCU


CHP Milletvekili Enis Berberoğlu 25 yıl hapse mahkum edildi ve daha karar kesinleşmeden tutuklanmasına karar verildi.
Mahkemenin kararı ne kadar yanlış ise zamanında milletvekillerinin dokunulmazlığının toptan kaldırılmasına Baykal’ın uyarılarına rağmen“ne derler kompleksi ile evet demek” o kadar yanlış idi.
Hukuk Devletinin temel ilkesi, Millet adına, yargılama faaliyetini yürüten hakimlerin; yasamanın, yürütmenin, hatta tarafların, çevrenin etkilerinden uzak tutulmalarıdır.
Yargının tam anlamıyla bağımsız olduğu, iktidarların yargıya etki yapamadığı, talimat veremediği  bir ülkede, kürsü masuniyeti dışında herhangi bir dokunulmazlığa gerek yoktur.
Enis Berberoğlu hakkında daha karar kesinleşmeden verilen hükümle beraber tutuklama kararı tamamıyla Milletvekili olan Enis Berberoğlu’nun yasama faaliyetlerini engellemek ve diğer milletvekillerine gözdağı vermek içindir.
Yasama dokunulmazlığı, milletvekilinin parlamento toplantılarına katılmasını temin etmek maksadıyla getirilmiş bir kuraldır.
Bizim hukukumuzda milletvekilini bir suçlama nedeniyle bir ceza yargılamasına ve kovuşturulmasına tabi kılan iki istisnası var. Ağır Cezalık suçüstü hali ve birde Anayasanın 14. Maddesinden sayılan Devletin şahsiyetine karşı suçlarda dokunulmazlık söz konusu olmuyor,Kovuşturma başladığı anda  dokunulmazlık otomatik olarak kalkmış oluyor. Sadece TBMM’ye  bilgi veriliyor.
Tabii bir de TBMM tarafından dokunulmazlığın kaldırılması halinde dokunulmazlık artık söz konusu olmuyor.
Enis Berberoğlu, TBMM tarafından dokunulmazlıkların belli tarihe kadar işlendiği iddia olunan suçlar açısından bir defaya mahsus olmak üzere toptan kaldırılması nedeniyle yargılanıyordu.
Bu toptan dokunulmazlığın kaldırılmasının anayasa aykırı olduğu CHP tarafından bilinmesine ve dile getirilmesine rağmen “Birileri ne der kompleksi” içinde destek verildi.
Bu dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek  verilmesinin çok tehlikeli olduğu, Deniz Baykal tarafından açıkça anlatıldı.Hem Baykal’ın söylediğini yapmamış olmak ve hem de ne derler kompleksi içinde bu açıkça Anayasaya aykırı düzenlemeye destek verildi.
Anayasaya aykırı ama, dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceğiz dendiği gün aslında adalet   katledilmiş oldu. Bugün elinizde “Adalet” pankartı ile yürümek hakkına sahip değilsiniz. Zira Adaletin katledilmesine katkı verdiniz.
Anayasa Mahkemesine gidilmediği gibi, TBMM’de 110 imza için çaba sarf edilmesi de baskıyla engellendi.
Yargı bağımsızlığını yok eden bir iktidarın eline muhalif milletvekillerini susturmak için bir koz verilmiş oldu. Bu tipik bir öngörüsüzlüktür.
Demokrasiyi vakti geldiği zaman inilecek bir tren olarak gören bir siyasetçiye güvenilerek verilen destek bugün ülkede yaşanan tüm hukuksuzlukların sebebi olmuştur.
 AKP bu hukuksuzluğa Kılıçdaroğlu’nun öngörüsüzlüğü nedeniyle cesaret etti. Elbette tepki vermek doğru ancak bu tepkiyi tüm tutuklanan ve fakat teröre karışmamış, terör örgütüyle ilgisi olmayan milletvekilleri,askerler,  aydınlar  için vermek gerekirdi.
Türk ordusunun  Genel Kurmay Başkanı, generalleri aydın subayları ve üniversite hocaları gazeteciler tutuklandığı zaman “Adalet” pankartıyla yürümeyi, neden düşünmediniz. O zaman da Adalet katledilmişti.
Ogün adalet talep etmezseniz bugün inandırıcı olamazsınız.  
Hukuksuzluk kime karşı yapılırsa yapılsın karşı çıkmak, demokrasiye inancın ve her şeyden evvelde demokrat olmanın gereğidir.
Bugün elinizde “Adalet” pankartı ile yürümek, adaletin katledilmesine göz yumduktan sonra tam bir timsahın göz yaşlarıdır.
İnandırıcılığınızı yitirdiniz Kemal Bey. Yürüyüş başlatarak tekrar Gandi’yi yakalamak istiyorsunuz ama Gandi yürüyüş başlattığı zaman Ana muhalefet partisi genel başkanı değildi. Sıradan ama TUTARLI, aydın  bir Hintliydi.
Rahmetli Ecevit ana muhalefet partisi genel başkanı olarak “Ben Taksim’e gidiyorum” dediği zaman Taksimde bir milyon kişi toplanmıştı.Ya şimdi……