CHP'nin dış
politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı Öztürk Yılmaz geçtiğimiz günlerde
Washington'da temaslarda bulunduktan sonra Türk gazetecilere aşağıdaki
değerlendirmeyi yapmış (Hürriyet):
"....Biz
şunu diyoruz; PYD ‘Ben PKK’yı kınıyorum ve faaliyetlerini desteklemiyorum,
kesinlikle bir bağım yok’ diyorsa bu bir yol olabilir. Irak’taki Bölgesel Kürt
Yönetimi PKK’yı reddettiği için onlarla ayrı bir kanal açtık. Aynı şey neden
Suriye’de olmasın? Suriye halkı özerk bir yapı isterse bu, o bölgenin Türkiye
ile ilişkilerini de kolaylaştırabilir ama tek bir şartla; PYD’nin PKK ile
bağlarını kesmesi halinde. PYD’nin o bağı koparması mümkün. Hatırlayın Talabani
ve Barzani de ‘PKK’yı kabul etmiyoruz. İşbirliği yapmıyoruz ve ofisini
kapatıyoruz’ noktasına bir süreçle geldi. Halbuki ilk önceleri PKK ile Peşmerge
ayrımı pek yapılmazdı....”
Öztürk
Yılmaz’ın bu söylediklerinin Cumhurbaşkanı ve Adalet Kalkınma Partisi
Genelbaşkanı’nın başdanışmanı İlnur
Çevik'in geçen ay New York Times'da çıkan "kuzey Suriye
Barzanileşirse onlarla ilişki kurarız" mealindeki demecinden bir farkı var
mı? Yok!
Öztürk beyin
yukarıdaki sözleri önceki tutumları ile taban tabana zıt olduğu gibi, kendi
içinde de çelişkili.
Geçmişte
Türkiye'nin Esad rejimi ile temas kurması gerektiğini savunan, Vaşington'a
gitmeden birkaç gün önce TBMM'ne düzenlediği basın toplantısında hükümetin
politikasını eleştirerek "Suriye bölünüp gider ve Suriye'nin bütün yükü
Türkiye'nin üzerinde kalır" diyen Öztürk bey, şimdi Suriye'nin bölünmesini
kabul etmiş görünüyor.
Sözlerinin
kendi içindeki çelişkilere gelince...
Barzani'nin
Kürdistan Demokratik Partisi PKK'dan çok önce vardı. Hatta Barzani, PKK ile bir
dönem savaştı. Aralarında bir organik bağ yok. PYD'yi ise, doğrudan PKK
(Öcalan) oluşturdu.
Şimdi
ABD'nin kurduğu tezgah şu: PYD'ye bir açıklama yaptırılarak PKK ile bağlarının
güya kesildiğini bildirmesi sağlanacak ve Türk
hükümeti buna "inanacak". Daha doğrusu inanmış görünecek.
Böylece PYD ile temasın önü açılmış olacak.
Öztürk
Yılmaz’ın sözlerinden anlaşıldığına göre, CHP bu tezgaha peşinen tav olmuş.
Öztürk beyin
söylediği gibi Barzani "PKK'yı kabul etmiyoruz. İşbirliği yapmıyoruz"
dediyse bundan hangi yararı sağladık? "Bir kürt kedisini bile Türkiye'le vermem"
sözü Talabani'ye ait değil mi? Barzani'nin Kuzey Irak'daki Kandil'in
faaliyetlerinin engelleyici herhangi bir oldu mu? Kuzey Irak ile doğrudan
temasları geliştirerek Bağdat yönetimini kendimize düşman ettiğimizi ve
Barzani'yi bağımsızlık yolunda cesaretlendirdiğimizi Öztürk bey görmüyor mu?
Aynı hataların şimdi Suriye'de tekrarlanmasını nasıl savunur?
Belli ki
Vaşington'da ABD yetkilileri ile yaptığı temaslar Öztürk Yılmaz’ın zihnini açmış.