Türkiye Barolar
Birliği, ülkeyi tek adam rejimine geri
götürmek için yapılan referandum öncesi bu anayasa değişikliğinin ne anlama
geldiğini, yasanın kendisine verdiği görev nedeniyle ülke çapında anlatmaya
çalıştı.
Referandumda çıkan
“Hayır” oylarında büyük katkısı oldu.
13-14 Mayıs
günlerinde Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu vardı. 400 civarında avukat o
gün oradaydı.
Siyasi Parti
temsilcileri oradaydı Genel Başkan düzeyinde tek katılım Demokrat Parti’den oldu. Genel Başkanları
Gültekin Uysal orada idi.
Uysal’ın bu
davranışı savunma mesleğine gösterdiği saygının bir işaretiydi.
AKP ve MHP Genel
Başkanlarının bu genel kurula katılmamaları anlaşılır bir davranıştır.
Hukukun
üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığının yılmaz savunucusu olan Barolar Birliği Genel
Kurulu’na katılmamaları anayasa referandumu sürecinde sergiledikleri duruşla
uyum göstermektedir
Anayasa Mahkemesi
Kuruluş Yıldönümüne, Yargıtay Adli Yıl açılışına ve Danıştay Kuruluş
Yıldönümlerine katılan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, görme özürlü bir genç hanımın nikâhında şahit olacağı ve
Bursa’daki diğer programları
gerekçesiyle Genel Kurula katılamayacağını son dakikada bildirerek, adil
yargılamanın olmazsa olmazı olan savunma mesleğine Tayyip Erdoğan gibi
baktığını ortaya koymuştur.
Halbuki hukuk
devletinin ağır yara aldığı, yargı bağımsızlığı ve yargıç tarafsızlığının
sağlanamaması nedeniyle hukuk
güvenliğinin kalmadığı için adil yargılamanın önemini yitirdiği, hak ve
özgürlüklerin ve özellikle de savunma özgürlüğünün alabildiğince
kısıtlandığı,medyanın baskı altında olduğu, halkın haber alma hakkını
kullanamadığı Olağan Üstü Hal döneminde bu Genel Kurul çok daha büyük önem
taşıyordu.
Bu kongreye davetli
oldukları halde katılmayan siyasi parti Genel Başkanlarına, adil yargılanmanın olmazsa olmazının
savunma olduğunu birilerinin anlatması lazım.
Referandum sürecince
tek adam rejimine karşı Baroların nasıl bir mücadele verdikleri ortadır.
Bunu görmezden
gelmek ya da küçümsemek iyi niyetle
bağdaştırılamaz.
Türkiye Barolar
Birliği Genel Kurulları en az Anayasa Mahkemesi ve Danıştay Kuruluş
Yıldönümleri, Adli Yıl açılış töreni kadar önemlidir.
Hatta daha da önemlidir. Zira Barolar Birliği Başkanı ve kadroları
şaibeli, ayıplı, hukuken kabul edilemez referandum sonrası “referandumla birlikte kuvvetler ayrılığının daha da güçlendiği” yalanını Danıştay başkanı gibi savunmamışlardır.
Türkiye barolar Birliği Genel Kuruluna
katılmama nedeni, Türkiye Barolar Birliğini yani yargının ayrılmaz bir parçası
olan avukatların meslek kuruluşunu
ciddiye almamak olsa gerek.
Bunun başka bir
anlamı olmadığı kanısındayım
Bir gözünü kaybeden
genç hanımın Nikahı Pazar günüymüş. O bakımdan nikah Türkiye Barolar Birliği
Genel Kuruluna katılmamanın gerekçesi olamaz. Bursa’daki “referandum
değerlendirme toplantısı” ise bir başka güne ertelenebilirdi.
Kimse kusura
bakmasın ama “referandum değerlendirme” toplantısı tam bir “dostlar alışverişte
görsün” havasında yapılan bir şeydir. Gayrimeşru bir referandumun
değerlendirmesi mi olur. Böyle toplantılar yaparak referanduma meşruiyet
kazandırıyorsunuz.
Bu nedenle bu
davranışınızla barolara bakışınızın daha doğru bir ifadeyle Metin Feyzioğluna
bakışınızın, yarın AKP Genel Başkanı olacak Tayyip Erdoğan ile aynı olduğunu
ortaya koyuyorsunuz.
Türkiye Barolar
Birliği Genel Kuruluna katılmama gerekçesi inandırıcı değildir. Hüküm, sav,
savunma hüküm üçgeninden oluşur. Savunmayı avukatlar yani Barolar ve onun üst
kuruluşu olan Barolar Birliği temsil etmektedir. Bu meslek kuruluşunun Genel
Kuruluna katılınmayarak savunma mesleğine saygısızlık yapılmıştır.