Cumhuriyet Halk Partisi çok sıkıntılı günler
yaşıyor. Bir taraftan düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan bir partide, Genel
başkanı tek adam olmakla eleştiren Mersin Milletvekili Fikri Sağlar’ı kesin ihraç talebiyle, tedbirli olarak
disiplin kuruluna sevk ediliyor, diğer
taraftan partinin ekonomiden sorumlu Genel başkan yardımcısı Selin Sayek
Böke partideki görevlerinden bu
yönetimin parçası olamayacağı
gerekcesiyle istifa ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi biat kültüründen
gelmediği için parti içinde fikir tartışmaları hiç eksik olmamıştır.
Ancak, Merkez Yönetim Kurulu içinde de bu
kadar hizipleşmenin olduğu bir dönem görülmemiştir. Her oda üç beş kişi bir
araya gelip toplantılar yapıyorlar.
Basına sızan haberlere göre, Kılıçdaroğlu,
Sayek’e parti sözcülüğünü bırak ama, istifa etme demesine rağmen tüm
görevlerinden istifa ettiği dilendiriliyor.
Aslında Sayek istifa da geç bile kalmıştır.
Parti sözcüsü olarak, referandum sonrası yapılan MYK toplantısında görüşmeleri
özetlerken gazetecilere, (bana göre şu
aşamada sine i millete dönmek yanlış olmakla beraber), sine i millet dahil
mücadele için bütün seçeneklerin masada olduğunu söylemesinin üstünden iki saat
geçmeden parti grup başkan vekiline sine i milleti yalanlatmak, liderlikle bağdaşmaz.
Merkez Yürütme Kurulunda konuşulmayan bir
konuyu Parti sözcüsünün açıklaması mümkün müdür?
Asla böyle bir şey mümkün değildir. O zaman
grup başkan vekiline o açıklamayı yaptırmakta liderlikle bağdaşmaz.
O grup başkan vekili de Genel başkanın
talimatı olmadan o açıklamayı yapamaz.
Eğer parti sözcüsü böyle bir yanlış yapıyor,
yani konuşulmamış bir konuyu tartışılmış gibi gazetecilere açıklıyorsa da onu
orada bir saat bile tutamak gerekirdi.
Fikri sağlar olayı da tam bir içler
acısı durum.
Düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan bir
siyasi parti, bir milletvekilini, Genel başkan hakkında yandaş bir gazeteye “tek adam” dediği gerekcesiyle, tedbirli olarak, kesin
ihraç talebiyle Yüksek Disiplin Kuruluna sevk ediliyor.
Anlaşılıyor ki artık partide eleştiriye bile
tahammül kalmamıştır. Şimdi parti içindeki bir kısım partili olmaktan ziyade
Kılıçdaroğlucular, hemen, eskiden de oluyordu, savunmasını getireceklerdir.
Eskiden oluyor olması eğer o yapılanlar hata
idiyse bugünde aynı hataların yapılmasını mazur göstermez.
Ancak gelişen olaylar ve yaşananlar
Cumhuriyet Halk Partisinde bir yenilenmeye ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimseye
danışmadan, partinin yetkili organlarının görüşünü almadan Türk halkının hiç
tanımadığı, Cumhuriyet düşmanı bir aileden gelen 20 yaşına kadar Mısır’da yaşamış bir kişiyi Cumhurbaşkanı adayı olarak
açıklayan, Türkiye’nin içine girdiği yeni dönemi algılayamamış bir genel
başkanla bu süreci aşmak imkansız olacaktır.
İmkansızdır zira Kılıçdaroğlu Cumhuriyet
Halk Partisi tabanını denilenleri “tıpış
tıpış” gidip yapacak insan grubu olarak görüyor.
Baykal’ın yüzde 49 kucaklamak için yapılması
gerekenleri söylerken yaptığı tarif,
kurtuluş savaşı yapılırken Padişah ve İstanbul Yönetimine karşı olanların
birlikteliğidir.
Hem CHP’nin ve hem de Türkiye’nin bu
birlikteliği sağlayacak bir genel başkana, daha doğru bir söylemle bir lidere
ihtiyacı vardır. O nedenle Cumhuriyet Halk Partisi gecikmeksizin olağanüstü
kurultaya gitmelidir, bu kaçınılmaz olmuştur, Kılıçdaroğlu’nun böyle bir birlikteliği sağlayamayacağı artık
anlaşılmıştır.
Parti tabanında huzursuzluk had safhaya
varmıştır
Bugünkü yönetimin Cumhuriyet Halk Partisinin
başında kalmasından memnun olacaklar yerel yönetimlerde makam bekleyenlerle, AKP’li Recep Tayyip Erdoğan’dır.