Ankara, İstanbul ve
İzmir’de terör mahkemeleri kurulacağı, bunun için HSYK’da çalışmalar yapıldığı,
bu mahkemelerin yürütülen FETÖ soruşturmalarının tamamlanmasına yakın
kurulacağı söyleniyor.
Ancak HSYK Başkan
vekili şimdilik yeni mahkemelere
ihtiyaç olmadığını söylese de “şimdilik” kaydını koyduğundan olayın
incelenmesinde yarar var.
Yeni Mahkemelerin
kurulması ve hem de FETÖ soruşturmasına yönelik olarak kurulması tabii hakim/tabii mahkeme ilkesi
zedeler.
Nedir tabii
hakim/mahkeme ilkesi? Bir uyuşmazlık hakkında karar verecek olan
hakimin/mahkemenin, o uyuşmazlığın doğumundan önce yasal olarak belli
olmasıdır.
Yani somut olay ile
kuruluşu arasında bir ilgi bulunmayan mahkeme demektir.
Bu ilke hukuk
devletinin olmazsa olmazlarından biridir. Zira bu hukuk güvenliğinin
teminatıdır.
Bu FETÖ soruşturması
ile ilgili yargılamayı, 15 Temmuz darbe girişiminden önce yasal olarak kurulmuş
görev yapan mahkemelerin yapması olayıdır.
Nitekim, Anayasa
mahkememiz 1971 ve 1990 yıllarında verdiği
kararlarla, tabii ya da doğal hakim/mahkeme kavramını ceza yargısının
temeli olarak “bir suçun işlenmesinden
önce, yasayla kurulmuş ve o suça ilişkin davalara bakmakla görevli ya da
yetkili kılınmış mahkemenin hakimleri” şeklinde tanımlamıştır.
Davaya göre hakim,
savcı atanarak birileri sırf cezalandırsınlar diye mahkeme kurmak, hukuk
devleti olduğunu iddia eden bir devlet için yapılmaması gereken bir
davranıştır.
Hele hele adaleti devletin temeli olarak benimsemiş Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç yapmaması
gerekir.
FETÖ
soruşturmalarında, tabii hakim/mahkeme ilkesi çiğnenerek adil yargılanma hakkı
ihlal edilirse, kamu vicdanı bundan rahatsızlık duyar.
FETÖ terör örgütü
mensuplarının sadece mahkemelerde değil ve asıl olan kamu vicdanında mahkum edilmelerini istiyorsak-ki ben bunu bütün
içtenliğimle istiyorum- bunlara, kendilerinin Ergenekon, Balyoz, Ay ışığı, Askeri
casusluk gibi davalarda yaptıkları
hukuksuzluğu yapmamak gerekir.
Bunlara uygulanacak
en basit hukuksuzlukta önce bunlar mağduru oynayacakları gibi Türkiye’yi de
her fırsatta hırpalamaktan mutlu olan batılıların eline koz verilir.
Sade koz vermekle
kalınılmaz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince’de ağır tazminat sorunuyla karşı
karşıya kalınılır.
Bunlar yargılansınlar
ve hukuken eylemlerine uyan cezalara çarptırılsınlar.
Ama bu yargılama,
adil yargılanma hakkı çiğnenmeden ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde
gerçekleşsin.
Tabii hakim/tabii
mahkeme ilkesinin çiğnenerek mahkeme kurulması darbe ile iktidarı ele geçirenlerin bir davranışıdır.
Bir diğer söylemle
FETÖ terör örgütü mensuplarını hapis ettirmek için, hiç yapılmaması gereken bir
şey olan usul feda edilmemelidir.
Hukukta usul esasın
kapısı kabul edilir. Bir kere yanlış kapıdan girersen yanlış yere varırsın.
Demokratik yollardan
ülke yönetimine gelmiş AKP iktidarı, “Askeri
vesayeti yıkıyoruz” diye Fethullah Gülen terör örgütüyle işbirliği yaptıklarını
kendileri açıklamışlardı. Bundan iftiharla söz ediyorlardı.
“Uygun bir savcı
arıyoruz” diyen yine Tayyip Erdoğan’dı. Bir anlamda davaya uygun savcı tayin
edilmiş. Bu şahsın büstünün dikilmesi gerektiğini söyleyen AKP’li şaşkın
milletvekilleri vardı.
Bugün 15 Temmuz
nedeniyle haklı olarak darbecilikle suçladıkları Cemaatin sözde liderinin her
istediğini yaptığını söyleyen Tayyip Erdoğan’dı.
Olayların bu noktaya
gelmesinde AKP iktidarı tek sorumludur.
Kendi bu kusurlarını
örtmek için darbe teşebbüsünü sebep olarak gösterip hukuku çiğnememeli, eğer
iktidar buna girişirse de demokratik
muhalefet, hukukun çiğnenmesine de izin vermemelidir.
Zira; bir siyasi
iktidar hangi gerekçeyle olursa olsun,
hukuku çiğnemeye başlarsa artık duracağı yer belli olmaz. Bu totaliterleşmeye
kadar gider.
Nitekim AKP iktidarı Olağanüstü Hal süresince ve
olağanüstü halin gerektirdiği Kanun Hükmünde kararname çıkartma yetkisini
aşarak, parlamentoyu devre dışı bırakır.