Son birkaç yıldır hız verilen Türk toplumunu
Araplaştırma operasyonları tam gaz sürüyor. En son örnek “II. Abdülmamit Han”
aşkı.
Son yıllarda basına yansımış haberlerden
derleyebildiklerimize bakılınca durum daha net anlaşılacaktır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın Araplara
toz kondurmadığı ve Arapçaya merakı herkesin malumudur.
2014 yılında kendi adını taşıyan
Üniversitede yaptığı konuşmada tarihsel yanlışlar ve çarpıtmalarla şunları
söylemiş: “Araplar bizi sırtımızdan hançerledi deniyor, sokaklarda dolaşan
köpekler ‘Arap Arap’ diye çağrılıyor, köpeğe o ismi niye veriyor, hep
bağlarımızı koparmak için, Ortadoğu’yu bataklık göstermek için”
Tayyip Bey, O bir buçuk milyon Iraklı
Arap’ı öldüren, Iraklı kadınların ırzına
geçen Amerikan Askerlerine “Başarılar dilerken”, Araplarla aramızdaki
bağlarımız mı güçlendiriliyordu?
Recep Tayyip Erdoğan gerek Başbakan olarak
gerekse Cumhurbaşkanı olduktan sonra, harf devrimine, gerçekleri çarpıtarak
defalarca saldırdı.
Bir konuşmasında, “Şah damarımız kesildi,
bizi tarihimizden kopardılar, harflerimiz çalındı, bu fetret devri gelir geçer”
dedi.
Kimse de kendisine bu çalınan harfler hangi
harfler demedi, fetret devriyle hangi dönemi kast ettiğini de sormadı.
2014 Aralığında yaptığı bir konuşmada “En
büyük sıkıntılardan birini de maalesef dilde yaşadık. Bizim son derece zengin
bilim yapmaya, üretmeye son derece müsait bir dilimiz varken, bir gece yattık
sabah kalktık baktık ki o dil yok” dedi.
Sokaktaki insan harf devriminden önce de
Türkçe konuşuyordu, Arapça küfür duysa anlamadığı için elini açıp amin diyordu.
Sanki dil devriminden önce bu ülkede
bilimsel eserler veriliyordu da harf devriminden ötürü bir gecede bu ortadan
kalkmış gibi gerçekler çarpıtılarak anlatılıyordu.
Sanki harf devriminden önce bu ülkede okur
yazar sayısı yüzde seksenlerdeydi de, harf devriminden sonra bir gece de cahil
kaldık. Harf devriminden önce bu ülkede okur yazar oranı yüzde bir
buçuklardaydı, kadınlarda da bu oran sıfıra yakındı.
Haziran 2014 de daha vahim bir değerlendirme
yapılıyor ve “Suriyeli sığınmacılara Türk vatandaşlığı verileceği ve
bunların her şehre/ kasabaya
yerleştirileceği ve Arap çocuklarının gittikleri okullarda Arapça
yaygınlaştırılacağı; halkımızın Arapçaya
alıştırılacağı ve bunların nüfus artış
oranı da göz önüne alındığında, ülkemizin demografik ve kültürel yapısının
değişeceği ileri sürülüyordu.
Bunun Türkçesi, ülkesi için savaşmayıp kaçan çam yarmaları burada aşk yapacak, bizim
“Memet” de oralarda hem de onlar için ölecek.
Yani demografik yapı değişerek Araplaşacak
mıyız? Sen Türk halkına sordun mu Araplaşmak isteyip istemediğini.
Niye
ülkesinden kaçan Araplar, Suudi Arabistan’a, Katar’a gitmiyorlar da, Türkiye’ye
ve Türkiye üstünden batıya gitmeye çalışıyorlar.
Arap dili ve kültürünü oralarda yaymak için
mi gidiyorlar zannediyorsun?
İnsan gibi yaşamak için geliyorlar ve
gidiyorlar.
2016-17 öğrenim yılından itibaren 2.
Sınıftan başlayarak okullarda Arapça ders konuldu,
Atatürk devrimlerine düşman olan bizim
yöneticilerimiz “yaz saati devamlı
uygulanarak ekonomik tasarruf sağlanacak” kandırmacısıyla ve bilimsel bir açıklaması da yapılmaksızın,
saatler Arap Yarımadasının saat dilimiyle uyumlaştırıldı. Böylece Cumhuriyet’in
köklü düzenlemelerinden birisi olan saat dilimi değiştirilmiş oldu.
Araplar, her konuda geri kalmışlıklarını 400
yıllık Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olmaya bağlarlar.
Osmanlıyı ve Osmanlı padişahlarını da bu
nedenle hiç sevmezler. Tek istisnası II. Abdülhamittir.
Sebebi de, Kıbrıs’ı 90.000 altına
İngilizlere satan Abdülhamit’in, Filistin’den kendilerine toprak satmasını
isteyen Yahudileri reddettiği
efsanesidir.
Efsane bu olunca Abdülhamit’in yeri
Araplarda bir başkadır.
Şimdi bizim hükümet de bunu kullanarak
Abdülhamit üzerinden Araplarla duygusal
yakınlaşmaya ve Arapların gözüne hoş görünme gayretine girdi.
Abdülhamit aşkının asıl sebebi budur.