Son 7 ayda 270
civarında asker ve polis şehit edildi. Melih Aşık’ın söylemiyle, bu şehitlerden
Cizre’de apartman bodrumunda mahsur kalanlar kadar söz edilmedi. Ülkedeki aydın ihaneti ancak bu kadar
güzel özetlenebilirdi.
Bu rakamlar son yedi
ay içinde 270 eve ateş düştüğünü ortaya koyuyor. Kim bu işin sorumlusu?
Bu işin tek sorumlusu
var o da terörle müzakere edilmeyeceğini, yalnızca mücadele edilmesi
gerektiğini göz ardı ederek, sırf kendi
siyasi çıkarları uğruna, terör örgütüyle müzakere eden AKP iktidarıdır.
Eli kanlı katiller
devlet tarafından muhatap alınmış yani meşrulaştırılmıştır.
Meşrulaştırdığın eli
kanlı katiller ve onların siyasal uzantıları, şimdi dönüp sana “taraflar silah
bıraksın” demek küstahlığını gösterebiliyorlar.
Onlar silah kullanma
yetkisinin sadece devletin tekelinde olduğunu bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar,
ama sen silahlı katillerle ve hem de üçüncü bir devletin gözetiminde müzakere
masasına oturursan, onlar da kendini seninle eşit göreceğinden, hiç utanmadan,
sıkılmadan “taraflar silah bıraksın” demek küstahlığını gösterirler.
Eli kanlı silahlı
katillerle masaya oturup açılım süreci başlattık diyenler, kendi beyanlarıyla
şehirlere terör örgütü tarafından silah depolanırken sessiz kalanlar, kolluğun
elini kolunu bağlayanların ellerinde bu şehitlerin kanları vardır.
Fransa’da 2015
sonlarında yaşanan ve Paris’i kana bulayan bombalı saldırının hemen sonrasında
Başkan François Hollande, Fransa’nın tepkisinin acımasız olacağını tüm dünyaya
ilan etmişti.
8 Mayıs 2008
tarihinde George W. Bush İsrail Parlamentosunda yaptığı konuşmada
teröristlerle, şiddet yanlılarıyla müzakere etmenin çok yanlış olacağını
söylemişti.
Şimdi bu Fransa, ABD
ve benzerleri Türkiye’ye, PKK ve aracılarıyla konuşup, onları dinledikten sonra,
terör örgütünü tatmin ederek silahlarını
bırakmalarını beklememizi telkin ediyorlar,
nasıl bir çifte Standard içinde olduklarını ortaya koymaktadırlar.
Sadece suçlu onlar
mı?
Elbette hayır. Terör
örgütüyle masaya oturulup, onlar meşrulaştırılırken, oy kaygısıyla, susarak ve
şimdi de terör örgütü ağzıyla konuşan, böyle yaparsa o bölgeden oy alacağını zanneden
muhalefette en az AKP iktidarı kadar
suçludur.
AKP iktidarının,
zamanında gerekli tedbirleri almadığı, almakta geciktiği, silahlı terör örgütüyle masaya oturduğu için en sert şekilde eleştirmesi gereken muhalefet
bunları hiç dile getirmediği gibi tam
aksine PKK ağzıyla konuşmayı da “demokratlık” ,”ilericilik” zannetmekte ve
hatta PKK ile görüşebileceklerini söylemektedirler.
ABD Başkan Yardımcısı
Türkiye’ye geliyor, partilerin milletvekillerini bir müstemleke valisi edasıyla
ayağına çağırıyor, onlara demokrasi ve özgürlük nasihatleri veriyor. Birinin de
aklına “ben ülkemin sorunlarını senle tartışmam efendi” demek gelmiyor.
Atatürk’ün
önderliğinde kurulan Cumhuriyetin temel taşları arasında “bağımsızlık” yok mu?
O halde olan bitene,
dış politikada ABD’nin kuyruğuna takılarak, Türkiye’nin güvenliği için büyük
risk oluşturan Türk dış politikası karşısında sessiz kalanların tamamının AKP’den
ne farkı var.
İşin özeti Türkiye kuyruğuna
takıldığımız dış güçler tarafından rehin alınmış durumda. Bu cendere
kırılmadığı takdirde, Türkiye’yi çok daha sıkıntılı günler bekliyor.