Cumartesi günü Ankara
Valiliğinde bombalı saldırı ile ilgili brifing alan Başbakan Davutoğlu toplantı
çıkışında, “…Övünçle teşekkür ederek söylüyorum parlamentomuzdan uzak olmayan
bir yerde bu terör olduğunda TBMM’ye
çalışma emri verdim. Eğer bir dakika bile ara verirseniz terör örgütü
hedefine ulaşmış olursunuz…..” dedim demiştir.
Demokratik bir
ülkede, ister Cumhurbaşkanı ister Başbakan yasama organına “emir verdim” derse o ülkede kıyamet
kopar, muhalefet ayağa kalkar, o lafı geri aldırır.
Maalesef ne
muhalefetten ne de demokrasiye duyarlı olması gereken, sivil toplum
kuruluşlarından, meslek odalarından, hepsinden öte Türkiye Barolar Birliğinden
bu yazıyı yazdığım ana kadar bu saygısızlığa bir tepki gelmedi.
Eğer Başbakan, “Bu
terör olayı üstüne AKP grubuna meclisi açık tutun, çalışmalara ara vermeyin
dedim” deseydi, bu anlayışla karşılanabilirdi.
Ama Başbakan “TBMM çalışma emri verdim” diyerek şuur
altını dışa vurmuştur.
Hani o kimsenin ne
menem şey olduğunu bilemediği “kuvvetler uyumu” bu olsa gerek.
Yürütmenin ister dar
anlamda başı Başbakan ister geniş anlamda başı Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük
Millet Meclisine “emir veremez”
Anayasamızın 176.
Maddesi “Anayasanın dayandığı temel
görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmı, Anayasa metnine dahildir” demektedir.
Anayasamızın
başlangıç bölümünün dördüncü paragrafında ise “Kuvvetler ayırımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet
yetki ve görevlerinin
kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve
kanunlarda bulunduğu; “ belirtilmiştir.
Yani Başbakanın “TBMM çalışma emri verdim” demesi
Anayasanın başlangıç bölümünde belirtilen bu hükmüne aykırı olduğu gibi, Türkiye
Büyük Millet Meclisini aşağılamaktır.
Bu saygısızlığa,
aşağılamaya ilk tepki vermesi gereken şahıs, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı olması gerekirdi, ama nerede onda o bilinç.
Anayasaya aykırı
olarak, tümden “yeni bir anayasa”
yapmak için bunlarla masaya oturan siyasi partiler, bu adamların Meclise
saygısızlık etmelerinin önünü açtığınız gibi, bu saygısızlığa en ufak bir tepki
dahi veremediniz.
Meclis Başkanı
konuşmadığına, bu aşağılamayı içine sindirebildiğine göre, bir Milletvekilinin
çıkıp, Davutoğlu’na haddini bildirmesi gerekirdi.
Demokrasiyi,
dolayısıyla “kuvvetler ayrılığını” içine sindirememiş, bu insanlarla aynı masa
etrafında tümden yeni bir anayasa” hazırlayarak
, bu ülkeye “ileri demokrasiyi” getireceğinizi
düşünüyorsanız vay bu ülkenin haline.
Bunların ileri
demokrasi anlayışı adı konmamış bir padişahlık düzenidir. Güney Amerika
ülkelerdeki “Başkancı sistem” bile değildir.
Meclise emir vermeyi
düşünebilen siyasi kafa yapısının, kuvvetler uyumu garabeti içinde atacağı bir
sonraki adım, idarenin tasarruflarının yargı denetimini ortadan kaldırmak,
anayasa yargısının gereksizliğine karar verip dikensiz bir gül bahçesi
yaratmaktır.
Kuvvetler uyumu ancak
böyle sağlanabilir.
Mensubu oldukları
Meclisin aşağılanmasını içlerine sindirebilenler buna da tepki vermezler.