Gün geçmiyor ki, CHP’de bir skandal yaşanmasın.
En son olarak da bir CHP Milletvekili Atatürk’ün fotoğrafını
duvardan indirmek küstahlığını gösterdi.
Kılıçdaroğlu’nun buna hiçbir tepkisi olmadı. Olaya adı
karışan kadın milletvekili de, gerçekleri anlatmak yerine, haberi yazan
gazeteciye ağır hakaretler ederek saldırmış ve fakat bir gün sonra da şecaat
arz ederken sirkatin edip, bu resim indirenin kendisi değil, bir başka
Milletvekili olduğunu, bunun bir ihanet olduğunu ikrar etmiş, ama indirenin
ismini söylemeyeceğini belirtmiştir.
Atatürk’ün resmini duvardan indirmek, parti programının en
başında yer alan “Atatürk İlke Ve
Devrimlerinin Bekçiyiz, Gücümüzü Tarihsel Köklerimizden Alıyoruz” söylemine
aykırıdır. Bu fiil, yani Atatürk’ün fotoğrafını, onu aşağılar şekilde duvardan
indirmek de Parti tüzüğüne göre “Partiden
Kesin Çıkarma cezasının uygulanması gereken bir eylemdir. Bu fiili kimin
işlediğini bilmesine rağmen bunu gizlemekte bir milletvekili için “üyelikle bağdaşmayan” bir durumdur.
Onun müeyyidesi de “Partiden Kesin
Çıkarma” cezasıdır.
Ama bu çirkin davranışın partideki tek sorumlusu Kemal
Kılıçdaroğlu’dur.
Atatürk’e yapılan her saldırıya sessiz kalıp, hatta bunu yapanlara kol kanat
gerdiği için, bu partide Atatürk’e çirkin şekilde saldırmak bir alışkanlık
haline geldi.
Kılıçdaroğlu, Atatürk’e “kefere” diyen bir Atatürk düşmanını
kadın kontenjanından parti meclisine
sokup, Genel Başkan Yardımcısı yapan kişidir.
Gücünü tarihsel köklerinden alan CHP’ye ve Atatürk’e “Biz 1930’ların CHP’si değiliz” diyerek
saldıran kişidir.
Gericilerin, şeriat isteyenlerin, yobazların katlettiği Devrim Şehidi Kubilay’ı anma etkinliklerinde
CHP, Genel Başkan düzeyinde temsil edilinilirdi. Kılıçdaroğlu ile birlikte bu
düzeyde katılımdan vazgeçildi.
Böyle olunca da Menemen’de her yıl yapılan devrim şehidi Kubilay’ı anma
etkinliklerinden sırf CHP’li olduğu için Menemen Belediye Başkanının konuşması
da programdan çıkartıldı. Buna maalesef
sadece Belediye Başkanı Tahir Şahin’in
birkaç cılız tepkisinden başka
bir tepki gelmedi.
Aslında CHP Genel Başkanı’nın, Genel Merkezi’nin bu konuda çok sert tepki vermesi gerekirdi.
Zira, Kubilay, bir devrim şehidi idi.
Atatürk devrimleri, Kemal Kılıçdaroğlu partiye egemen
oluncaya kadar, bu partinin ana ekseni idi.
Bizim devrimcilik ilkemiz, emperyalizme, kurulu düzenin
yanlışlıklarına, eşitsizliğe, gericiliğe, sömürüye, imtiyazlara başkaldırıdır.
Yani birilerinin kuyruğuna takılıp gitmek, ya da onlardan
talimat almak değildir.
Bütün bu olanlardan sonra Atatürk resminin duvardan
indirilmesine Kılıçdaroğlu’nun bir tepki vermesi, olayın failini ortaya
çıkartmasını ve gereğini yapmasını beklemek safdillik olur.
Bırakın Kılıçdaroğlu’nun böyle bir olayın müsebbibi ya da
bunun üstünü örtenler hakkında disiplin işlemi başlatmasını, büyük bir
ihtimalle sırtlarını bile sıvazlamış olabilir.
CHP içindeki Atatürk’e saldırmaların tek sorumlusu, bu tür
davranışları görmezden gelerek, dolaylı olarak destek veren Kemal
Kılıçdaroğludur.
Kemal Kılıçdaroğlu ile beraber CHP ileriye değil geriye
doğru gitmektedir.
CHP için “yeni bir şey yapmak, ya da söylemek”, Partinin ve devletin kurucusunun resmini
duvarlardan indirmekle değil, çağdaş düşünceye açılarak yenilikleri kavrayıp
benimsemek; bunu süreklilik içinde bir yaşam ve yönetim biçimine
dönüştürmektir. Devrimcilik, ilericilik bunu gerektirir.
Özü itibariyle gençliğin enerjisini ve dinamizmini,
değişimin itici gücüne dönüştürmek, gençliğin değişim ve yenilik vizyonunu
topluma aşılamaktır.
Yani Gezi ruhunu doğru okuyup doğru algılamaktır.
Bugün CHP içinde de aynen benim gibi düşünen bir çok insan
olduğundan eminim, daha doğrusu bunu biliyorum. Ama ne hikmetse seslerini
çıkartmıyorlar.
Onlara ünlü İngiliz yazar, gazeteci Daniel Defoe’nun çok
anlamlı bir sözünü hatırlatmak isterim:
“Bir insan başkaları
ayrı düşünüyorlar diye, düşüncelerini söylemekten çekiniyorsa, hem budala hem
de haindir”