23 Kasım 2014 Pazar

KILIÇDAROĞLU’NA AÇIK MEKTUP


Sayın Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde bir gazeteye verdiğiniz demeçte, MİT’in içindeki bir grubun CHP’yi takip ettiğini bunların parti içinde “CHP Kürt Alevi Partisi oldu” diye karışıklık çıkartacaklarını, parti içindeki ulusalcıların bu konuda dikkatli olmaları gerektiğini söylemişsiniz.
Sayın Kılıçdaroğlu, sizin “Ulusalcılar” diye nitelediğiniz grup, bu partinin ana gövdesini oluşturan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesiyle Milletiyle bir bütün olduğunu benimsemiş, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, Cumhuriyetin temel değerlerine inanan, Türklüğü, bir etnik köken milliyetçiliği olarak nitelemeyen, bir tarih, dil ve kültür birliği olarak kabul eden milyonlardır.
Bunların MİT’le ya da bir başka istihbarat örgütüyle ilişkilerinin olacağını düşünmek bile “abesle iştigaldir”
Biran da böyle bir açıklama yapmanız, herkesin kafasında soru işaretleri oluşturdu.
Bu partinin ana gövdesini oluşturanlar, sizin “ulusalcı” diye aşağılayarak ötekileştirmeye çalıştırdıklarınız, bir kaset operasyonuyla partiyi ele geçirmiş değillerdir ki, MİT’in oyununa gelsinler.
Bu açıklamanız akıllara şu soruları getiriyor.
Bir: Sayın Baykal’a yapılan kaset operasyonun arkasındakilerin ortaya çıkma ihtimali mi sizi rahatsız etti de böyle bir açıklama ile ön almaya çalışıyorsunuz?
İki: Tayyip Erdoğan’ın bir dönem sosyal medyaya da düşen, Sayın Baykal’ın kasetini izlerken ki görüntüleri, önce size mi getirildi?
Getirildi ise bunu size kim veya kimler getirdi?
Hangi cesaretle yasadışı elde edildiği anlaşılan bu kaseti size getirebildiler?
Sizin bu kaseti açıklayıp açıklamama konusunda kimseyle bir temasınız oldu mu?
Eğer oldu ise, yasadışı olması nedeniyle reddedildiğiniz için mi, kamuoyuna açılamadınız?
Üç: Partinin ana gövdesini oluşturan bu geniş kitleyi töhmet altında bırakan “partiyi Kürt ve Alevi Partisi oldu diye suçlayacaklar” demenizin altında, 29 Kasım da Diyarbakır’da yapacağınız açılımda ülkenin üniter yapısını tehlikeye sokacak, söylemler varda, buna oluşabilecek tepkileri mi engellemeye çalışıyorsunuz?
Akla gelen bu soruların tarafınızdan aydınlatılması gerektiği kanısındayım.
Bütün bu cevaplanması gereken sorular ortada dururken, böyle tehlikeli bir açıklama yapmanız biraz manidar değil mi?
Basına yaptığınız açıklamanızda önce yardımcınız Sezgin Tanrıkulu’nun Dersim’de yaşananlardan dolayı CHP adına “af dilemesini” partinin görüşü olarak niteledikten sonra, “Ben bir tarih komisyonu kurulmasını önermiştim” demeniz, bir çelişki değil mi?
Bir tarih komisyonu kurulmasını istediğinize göre anlatımlara dayalı değerlendirmeleri ciddi bulmadığınız anlamı çıkmıyor mu?
Nitekim 2008 yılında yaptığınız bir açıklama da, “Dersim Olayları” ile ilgili çok farklı şeyler söylediğiniz arşivlerde dururken bu değişikliğin sebebi nedir?
İhsan Sabri Çağlayangil’in sizinle yaptığı röportajda “Dersimde zehirli gazla insanlar öldürüldü derken, hatıralarında buna yer vermemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun sebebi bunun gerçek olmaması olabilir mi?
Ayrıca “Dersim olaylarından ötürü özür dilenmesi” CHP’nin Kurultay’dan geçmiş olan programında bir değişiklik yapılmasını gerektirmez mi?
Kurultay kararı olmadan böyle bir açıklamayı nasıl yapabiliyorsunuz?
CHP’nin tarihinin reddi miras anlamına gelebilecek böyle bir açıklamayı partinin asıl sahibi olan Kurultay’a sunmadan yapmanız parti iç hukuku açısından doğru mu?
Bu “Dersim olaylarından dolayı özür dilenmesi” arzusu, geçmiş yazılarımdan da birinde de sözünü ettiğim gibi, Ermeni diasporasına taviz niteliğinde olacak, 1915 tehçir olayları nedeniyle “Özür dilenmesinin” bir ön hazırlığı mı?

Sayın Kılıçdaroğlu, Siz bu partiyi, partinin ana gövdesini oluşturan, ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğünden yana, Türklüğü, bir etnik köken milliyetçiliği olarak nitelemeyen, bir tarih, dil ve kültür birliği olarak kabul edenlerden değil, partiye devşirerek aldığınız çok yakınınızda görev verdiğiniz etnik köken milliyetçilerinden ve tavsiye mektuplarıyla milletvekili yaptıklarınızdan koruyun.