Hayatının
kırk yılını aşkın bir süresini devlete adamış bir dostum, acı gerçekleri gözler
önüne serdiği bir mektup yazmış onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
dostum diyor ki:
“Diyarbakırspor, ismini
‘Amedespor’ olarak, renklerini de PKK renklerine uyduracak şekilde değiştirmiş.
Bu değişiklere yetkili makamlar izin vermiş.
En yetkili
ağızlar(mesela 11. Cumhurbaşkanı) yerlerin isimleri yerine, tarihte kalmış,
halk dilinde bile artık kullanılmayan adları kullanırsa, bu gidişe karşı çıkması
gereken CHP’nin Genel Başkanı ‘Dersimli’ olmakla övünürse olacağı budur.
Anayasa’da ‘Devletin
dili Türkçedir’ hükmü dururken, Türkçeden başka bir dil devlet kurumları
tarafından (mesela belediyeler) kullanır ve yaygınlaştırılırsa, Anayasa’nın
böylece açıkça ihlal edilmesine seyirci kalınırsa da olacağı budur.
Konun dışı boyutu da
var.
Her devlet, siyasi
sınırları içindeki yer isimlerini kendisi belirler ve bu isimlere başka
devletlerin saygı göstermesini bekler.
Yaşı uygun olanlar
anımsar, 50’li, 60’lı yıllarda batılılar ‘İstanbul’ demekte çok isteksiz
davranırlardı. ‘Konstantinapolis’ adını tercih ederlerdi. Bunun sebeplerinden
birisi, I. Dünya Savaşından sonra İstanbul’u ‘Türklerden kurtarmanın’ tam
eşiğine gelmişken, Cumhuriyet mucizesinin bu planı bozmasına duyulan tepki idi.
O zamanlar
Cumhuriyet’in kurucu ilkelerinin altı şimdiki gibi henüz oyulmamıştı.
Devletimiz kararlı davrandı. Nerede ‘Konstantinapolis’ adını görse tepki verdi. Bu haklı tepkiler
Ertha Kitt isimlibir ABD’li şarkıcının bile dikkatini çekti. ‘İstanbul not
Konstantinapolis’ isimli bir şarkı yaparak meşhur etti ve tepkilere destek
çıktı.
Komşumuz Suriye’de,
kendi siyasal sınırları içindeki bir yerleşim yerine ‘Ayn Al-Arap’ adını vermiş. Yabancıların o
yerleşim yerine resmi ismiyle atıf yapmaları gerekir. Başkaları bizi
ilgilendirmez, bizim bu konuda duyarlı olmamız ve o yerleşim yerine atıf
yaparken resmi ismini kullanmaya dikkat göstermemiz gerekir.Öyle olmuyor,
Suriye’yi bölmek isteyenlerin kullandığı ‘Kobane’ ismi devletimizi yönetenlerin,
muhalefetin, medyanın dillerinden düşmüyor.
İçerdeki ve dışarıdaki
yer isimleri bakımından bunları yaparsak, yabancılar, Türkiye’deki yer
isimlerini kendi siyasi amaçlarına uygun olarak değiştirip kullanırlarsa ne
yapacağız?
Hergün yeni bir
aymazlıkla karşılaşıyoruz. Bu kadarına pes doğrusu” diye yazmış.
Bu
kırk yılını devlete harcamış, dünyayı çok iyi tanıyan dostumun yazdıklarının
tek satırına itiraz edebilir misiniz?
Bu
ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş Abdullah Gül değil miydi, Bitlis’in Güroymak
ilçesinden söz ederken, şirinlik yaptığını zannederek, artık halkın bile
kullanmadığı “Norşin” ismini
kullanan.
Allah’tan
da Ermenilere şirin gözükmek içinde Ağrı’ya Ararat demedi. Ne farkı Güroymak’a
‘Norşin’ demekle, Ağrı’ya ‘Ararat’ demek arasında.
Devletin
resmi kurumları olan belediyeler, devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu
görmezden gelip, hatta argo tabiriyle “sallamayıp” her tarafa Kürtçe tabelalar
asarken, adam kulübün adını 1867 den beri kullanılmayan “Amed” yapmış az bile yapmış.
Bu
ülkede adamın biride Cumhuriyete meydan okurcasına etkili olduğu kulübün adını
“Osmanlıspor” yapmadı mı?
Atatürk’ün
kurduğu partinin Genel Başkanı, onun kurduğu Cumhuriyete meydan okurcasın “Ben Dersimli Kemal’im” demedi mi?
Amerikalı
şarkıcı Ertha Kitt’in bu ülkenin resmi hassasiyetine gösterdiği saygıyı bile
göstermeyen siyasiler, kamu görevlileri tarih bunu bir gün sizin yüzünüze en
ağır şekilde vurur.
Uluslararası
ilişkilerde muhataplarına gösterdiğin saygı kadar saygı görürsün.
Egemen
bir ülkenin, kendi coğrafyasında kullandığı bir ismi, sen dilediğin şekilde
değiştirerek kullanamazsın.
Birileri
de kalkar İzmir’e ‘Smirne’, Samsun’a ‘Amisos’, Ağrı’ya ‘Ararat’ derse nasıl
tepki göstereceksin.
Böyle
diyenlere tepki göstermeye kalktığında sen
önce kendine bak derlerse ne diyeceksin?
Ülkende,
sen kendi değerlerine saygı göstermiyorsan, kimseden de sana saygı göstermesini
bekleyemezsin.