AKP,
CHP’yi parçalamak için yeni bir senaryo peşinde.
AKP’nin
Tunceli’nin adını tekrar “Dersim” yapmak ve Devlet adına özür dilemek için bir
yasa önerisi getireceği Ankara kulislerinde çokça konuşuluyor.
Bunu
yaparak bir taşla birden fazla kuş
vuracak. Hem Atatürk ve onun yakınlarını katliamcılıkla suçlayacak, aynı
zamanda Alevileri Cumhuriyetten
koparacak, sözde Ermeni soykırım iddiasını tanımanın önünü açacak ve asıl
önemlisi de, laik Cumhuriyeti savunan Atatürkçülerin, CHP’den ayrılmasını sağlayacak.
AKP
bu konuda akıllı, CHP Genel Başkan Yardımcısı, partinin yetkili kurullarında alınmış bir karar olmamasına rağmen
GERÇEK DIŞI BEYANDA bulunarak “CHP
ADINA ÖZÜR DİLİYORUM” demesini kullanacak.
Böyle
bir söylem CHP’nin Atatürk ile bağlarını koparması ve onu katliamcı ilan edilmesidir.
Bugüne
kadar, CHP’nin hiçbir Genel Başkanı, yöneticisi böyle çirkin bir söylemde
bulunmamış, bunu düşünmemiştir dahi.
Bu
söyleme destek verenler, AKP’liler, HDP’liler ile bir kısım etnik bölücüler, CHP’lileri
“vicdanlılar”, “vicdansızlar” diye ayıran, On Kasım saat 9’u 5 geçe ayağa
kalkmamayı kişilik gösterisi zannedenlerdir.
Hiçbir
yetkili CHP adına böyle bir söylemde bulunamaz. Atatürk ile CHP’ni bağlarını
koparmaya kimsenin gücü yetmez.
Bu
bir siyasetçinin tarihi istismar etmesi olayıdır. Bu tarihten ders çıkartmak
yerine husumet yaratmak çabasıdır.
Tarihin,
siyasetçilerin istismar alanı olmadığını
söyleyen bir Genel Başkan, bu söyleminde samimi ise, aynı zamanda parti suçu da oluşturan bu gerçek dışı beyana tepki vermesi gerekirdi.
AKP
getireceği bu yasa ile CHP’de büyük bölünmelere, ayrışmalara neden olacağını
hesap etmektedir.
Böylece
bölünmüş, ayrışmış bir CHP’den, APO’ya
af çıkartma hazırlıklarında olan AKP ve HDP’ye, bir kısım “vicdan sahibi !”, gerçek dışı beyanda bulunmakta ahlaki sakınca
görmeyen, CHP’lilerden de sayısal destek sağlanacağı hesap edilmektedir.
CHP
Genel Başkan yardımcısı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dersim olaylarının mağduru
olduğunu da söyledi.
Avrupa Adalet Divanı, siyasi nitelik taşıyan parlamento
kararlarının hukuk alanında hiçbir
geçerliliğinin olmadığına karar verdiğine göre, Kılıçdaroğlu eğer gerçekten
Dersim olaylarından dolayı mağdur olduğunu düşünüyorsa, yapacağı tek şey, hiç zaman geçirmeden mağduriyetinin
giderilmesi için Türkiye’de yargıya başvurmak ve olayı gerekirse AHİM’e
kadar taşımaktır.
TBMM
den çıkacak bir Dersim olayları nedeniyle “özür dileme” kararının hukuki bir değeri olmadığı uluslararası
yargı kararları ile sabitken, böyle bir yasa çıkartmanın, bu yasaya destek
vermenin tek amacı, Atatürk’ü ve onun kurduğu laik Cumhuriyeti siyasi bir kararla mahkûm
etme çabasıdır.
Vurulacak
bir diğer kuşta, yüzüncü yılına girilen sözde Ermeni soykırımının tanınmasının önünü açmaktır.
Sözde
Ermeni soy kırımı iddiaları hakkında bir komisyon kurulması istemini ret eden
Kılıçdaroğlu, Ermeni diasporası ile aynı
görüşümü paylaşmaktadır.
Yoksa
bu da, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kendisine kimin tarafından telkin edildiği gibi
açıklanmaması gereken bir sır mıdır?
Ama
asıl vurulmak istenen kuş, Alevilerin Cumhuriyete bağlılığıdır.
Dersim
olaylarını tarihçiler enine boyuna incelemelidir, incelemelidir ki, bu olayın
bir “Alevi kıyamı” yapmak için olmadığı ortaya çıksın.
Bu
olayı “Alevilere karşı bir kıyam” gibi gösterenlerin bütün amacı Türkiye Cumhuriyetine
bağlılıkları tartışmasız olan Alevilerin, bu inançlarını örselemek, onları
bölücülerin yanına çekmektir.
O
olay Alevilere karşı yapılmış olsaydı, Türkiye’nin başka yerlerindeki Alevilere de saldırılar olurdu, ama o tarihte
hiç böyle bir olay yaşanmamıştır.
Olay
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkenin bölünmesine yönelik, İngiltere ve Fransa’nın
kışkırtmasıyla başlatılan bir
ayaklanmaya karşı takındığı tavırdır.
Her iç ayaklanma da olduğu gibi o zamanda
acılar yaşanmıştır.
Ama
bu acıların yaşanmasının yaratıcısı, devlet değil, orada halkı isyana teşvik
edenlerdir.