Sözde Başbakan Ahmet Davutoğlu, Tayyip Erdoğan’ın
izinden giderek, doğrudan Atatürk ve onun silah arkadaşlarına saldırma yürekliliğini gösteremediği için o da
dolaylı olarak saldırmaktadır.
Davutoğlu Dersim olaylarını “Kerbela’ya”
benzetti. Bunu yaparken Atatürk’e “yezid”
demek cesaretini gösteremediği için “Kerbela” dedi.
Bu çirkin ve haksız saldırıya Milliyetçi
Hareket Partisi Genel Başkan’ı tepki verdi, CHP Genel Başkan’ı ve diğer
yöneticilerinden tek bir tepki gelmedi.
Kılıçdaroğlu’nun buna tepki vermesini
gerçekten beklemiyordum. Zira; Cumhuriyet’e, daha açıkçası, Atatürk’e meydan okurcasına “Ben Dersimli Kemal’im” diyen bir insanın Atatürk’e doğrudan ve
dolaylı olarak yapılan saldırılara tepki vermesini beklemek saflık olur.
Kılıçdaroğlu’nun ve partiye devşirdiklerinin
bilmesi gereken bir şey vardır. O da CHP’nin tarihinde utanılacak hiçbir şey
yoktur.
CHP
feodaliteye ve emperyalizme karşı çıkarak bu Cumhuriyeti kurmuş ve
kollamıştır.
Emperyalistler her yerde feodalleri kullanmışlardır. Aynen Dersimde,
Seyit Rıza’nın İngilizler tarafından kullanıldığı gibi.
O yıllar genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Hatay
meselesi ile uğraştığı bir dönemdir.
O tarihteki yabancı basına baktığınız zaman
olayın bir Kürt ayaklanması olduğunu görürsünüz.
Sade yabancı basına baktığınız da değil,
yabancı ülke arşivleri de aynı şeyleri söylemektedir.
İngiliz Ajanı Seyit Rıza’nın 3 Ocak 1936
tarihli İngiliz Belgesinde “Sayılarının 1500’ün üstünde olduğu söylenen Kürt
asilerin Türk Kuvvetlerine ciddi
kayıplar verdirmeye devam ettiği ve ellerine
düşen subayların vücutlarını vahşice parçaladıkları söylenmektedir” şeklinde
bir beyan vardır(Rıza Zelyut Dersim İsyanları Seyit Rıza Gerçeği sayfa 303 den
aktarım)
Eğer Davutoğlu Atatürk ve arkadaşlarına
böyle bir iftira da bulunmasaydı, tarihten husumet çıkarırcasına bunlara burada
yer vermeye gerek kalmazdı.
Hatta Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileri,
bugün koltuğunda oturdukları ardıllarına saygı gösterip tepki verselerdi buna cevap
vermek gereği yinede kalmazdı.
Ama maalesef, anlayabildiğim kadarıyla,
ellerini ovuşturarak doyumsuz bir haz aldıkları bu iftiraya biz cevap vermek
zorunluluğunu duyuyoruz.
Türkiye ne zaman bir tehlikeyle karşı
karşıya kalsa, o tarihte emperyalistler ve feodaller, bugünde küreselciler ve
onların yurt içindeki işbirlikçileri kimi zaman eylemli kimi zamanda susarak
Türkiye aleyhine davranışlara destek veririler
Böyle çirkin bir iftiraya sadece CHP’nin
şimdiki yöneticileri değil tüm CHP’lilerin tepki vermesi gerekir.
Siz iki monarşi, beş Cumhuriyet, iki
diktatörlük yaşamış Fransa da, Fransız devriminin bizim Aydınlanma devrimimiz
kadar acımasızca eleştiriliğini duydunuz mu?
Tek adam rejimi kurup parlamentoyu bile altı
ay işlevsiz bırakıp Fransa’yı kararnamelerle yönetme yetkisi alan Charles de
Gaulle’ün bile Atatürk ve silah
arkadaşlarına yapıldığı kadar haksız şekilde saldırıldığını hiç duydunuz mu?
Bu partiye Atatürk ve İnönü’den sonra en
uzun süre Genel Başkanlık yapmış Deniz Baykal’ın bu tür yalanlara, iftiralara tepki vermesi gerekir.
En uzun süre Genel Sekreterlik yapmış olan
Önder Sav’ın, gene bu partiye Genel Başkanlık yapmış, Hikmet Çeti’nin, Altan
Öymen’in, Murat Karayalçın’ın da tepki vermeleri gerekir.
Bu partide görev almış herkesin bu saldırıya
ve bu saldırıyı sessizce seyrederek destek veren CHP yöneticilerine de tepki
vermeleri gerekir.
Bu
yalanlara sessiz kalındığı sürece hani halk dilinde ki yaygın söylemle “sükut ikrardan gelir” anlayışı egemen
olur.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ruh halini anlayabiliyorum,
ama yukarda ki, kişilerin bu iftiraları
benimsemediklerine adım gibi eminim, o zaman sessiz kalma hakları yoktur, tepki
vermeleri gerekir.
Uzaktan başkaları söylesin bende arkadan “Bravo capitano” diyeyim diye düşünmek, ülkesini
seven bir aydının davranışı değildir.
Gerçek CHP’liler zamanında bu iftiralara
tepki vermedikleri sürece Bekaroğlu gibi sırf başı sonu bilinmeyen Kürt açılımına destek versin diye partiye monte
edilen devşirmeler de, ulusalcılar bu partiden gitsinler demek
küstahlığında bile bulunurlar.