18
Mart Çanakkale zaferinin 105. inci
yıldönümünü kutladık. Bu zafer büyük bir
askeri başarı olmanın yanında, tarihin akışını da değiştirmiştir.
Sadece
tarihin akışını değiştirmemiş, batılı emperyalistlerin Osmanlı İmparatorluğunu
paylaşma arzularına da set çekmiştir.
Bu zaferi
yaratan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve diğer bütün diğer genç komutanlar,
Sevr’i yırtıp atıp Lozan’ı yaparak Türkiye Cumhuriyetini kuranlardır.
Hiçbir
toplum, hiçbir ahlak sahibi insan kendi devletinin kurucusuna saygısızlık etmez, saygısızlık
edenleri de affetmez.
Ancak
geçtiğimiz günlerde ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Harbiye’ye girişinin 121. Yıldönümü törenlerinde gelenek
haline gelen Atatürk’ün okul
numarası olan, 1283 numarası okunduğunda bütün öğrenciler ayağa kalkıp “içimizdesin” derler.
Bu yıl
yapılan törenlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Üst düzey komutanlarının hazır
olduğu toplantıda ikisi kız öğrenci ki,
bir tanesi de “Türbanlı” ayağa
kalkmadılar söyleme de katılmadılar.
Bu olay
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından kurtuluş
savaşını yürüten Türkiye Büyük Millet Meclisine taşındı.
Bu saygısız
insanlara ne gibi bir işlem uygulanacak hep beraber göreceğiz.
Aldıklar emri uygulamaktan başka hiçbir şansı olmayan gencecik Harbiye
öğrencilerini hapse mahkum eden zihniyetin, bu öğrencilere herhangi bir işlem
yapacaklarını zannetmiyorum.
Ergenekon,
Balyoz, Askeri Casusluk gibi kumpas davaları ile Türk Silahlı Kuvvetlerine
operasyon yapan zihniyetin bu öğrencilere disiplin kuralı uygulayacaklarını
zannetmiyorum.
Ama elbette
Türk Silahlı kuvvetlerinde Hulusi Akar ve bu üç öğrenci gibi olanlar
azınlıktadır. Ama asıl bunların kimden ve kimlerden güç alıyorlar, bunun açığa
çıkartılması lazım.
Bu FETO’cu
ve diğer tarikat mensubu subaylar Türk Silahlı Kuvvetlerinden tasfiye
edilmedikçe bu ordu bizim ordumuz olarak nitelenemez.
Binlerce
yıllık geleneği olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürk düşmanları tarafından bu
hallere düşürüldü.
Unutmayalım,
CİA raporlarında, Atatürk’ün Türkiye’den silinmesi gerektiği yazılmıştı. Bunun
ilk yapılması gereken yer de Türk Silahlı Kuvvetleriydi.
O kumpas davaları
işte bu düşüncenin ürünüydü. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerindeki Atatürkçü,
ulusalcı subayları tasfiye edebilmek için kurgulanmıştı. O günlerde iktidarın
ortağı olan bu ABD uşaklarının büyük çoğunluğu bugün ya ABD’de ya da Avrupa’da
emperyalistlerin kucağında oturmakta, himaye edilmektedirler.
Ordu
köklerinden koparılmak için ilim irfan yuvası olan askeri liseler kapatıldı.
Kin ve nefret o kadar büyüktü ki Askeri hastanelere bile el konuldu.
Hayatında
silah görmemiş, mantar tabancasına bile el sürmemiş birisi Harp okullarının
başına getirildi.
Bizlere
düşen görev bu çirkinlikleri her yerde dile getirmek ve Atatürk düşmanlarını
teşhir etmektir.
Korona virüsü gündemi örttü ama; Atatürk’e
saygısızlık yapan o hain üniformalıları ve onları himaye eden emperyalist
uşaklarını unutmayacağız, unutturmayacağız. Bunlar 31 Mart vakasının
artıklarıdır.
Atatürk’ün
manevi şahsiyetini korumak, hatırasına saygı göstermek, bu vatan toprakları
üstünde özgür bireyler olarak yaşayan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının görevidir.