20 Mart 2020 Cuma

UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ



18 Mart  Çanakkale zaferinin 105. inci yıldönümünü kutladık. Bu zafer büyük  bir askeri başarı olmanın yanında, tarihin akışını da değiştirmiştir.
Sadece tarihin akışını değiştirmemiş, batılı emperyalistlerin Osmanlı İmparatorluğunu paylaşma arzularına da set çekmiştir.
Bu zaferi yaratan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve diğer bütün diğer genç komutanlar, Sevr’i yırtıp atıp Lozan’ı yaparak Türkiye Cumhuriyetini kuranlardır.
Hiçbir toplum, hiçbir ahlak sahibi insan kendi devletinin  kurucusuna saygısızlık etmez, saygısızlık edenleri de affetmez.
Ancak geçtiğimiz günlerde ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Harbiye’ye girişinin 121. Yıldönümü törenlerinde gelenek haline gelen Atatürk’ün okul numarası olan, 1283 numarası okunduğunda bütün öğrenciler ayağa kalkıp “içimizdesin” derler.
Bu yıl yapılan törenlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Üst düzey komutanlarının hazır olduğu  toplantıda ikisi kız öğrenci ki, bir tanesi de “Türbanlı” ayağa kalkmadılar söyleme de katılmadılar.
Bu olay Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından kurtuluş savaşını yürüten Türkiye Büyük Millet Meclisine taşındı.
Bu saygısız insanlara ne gibi bir işlem uygulanacak hep beraber göreceğiz.
      Aldıklar emri uygulamaktan başka hiçbir şansı olmayan gencecik Harbiye öğrencilerini hapse mahkum eden zihniyetin, bu öğrencilere herhangi bir işlem yapacaklarını zannetmiyorum.
Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi kumpas davaları ile Türk Silahlı Kuvvetlerine operasyon yapan zihniyetin bu öğrencilere disiplin kuralı uygulayacaklarını zannetmiyorum.
Ama elbette Türk Silahlı kuvvetlerinde Hulusi Akar ve bu üç öğrenci gibi olanlar azınlıktadır. Ama asıl bunların kimden ve kimlerden güç alıyorlar, bunun açığa çıkartılması lazım.
Bu FETO’cu ve diğer tarikat mensubu subaylar Türk Silahlı Kuvvetlerinden tasfiye edilmedikçe bu ordu bizim ordumuz olarak nitelenemez.
Binlerce yıllık geleneği olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürk düşmanları tarafından bu hallere düşürüldü.
Unutmayalım, CİA raporlarında, Atatürk’ün Türkiye’den silinmesi gerektiği yazılmıştı. Bunun ilk yapılması gereken yer de Türk Silahlı Kuvvetleriydi.
O kumpas davaları işte bu düşüncenin ürünüydü. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerindeki Atatürkçü, ulusalcı subayları tasfiye edebilmek için kurgulanmıştı. O günlerde iktidarın ortağı olan bu ABD uşaklarının büyük çoğunluğu bugün ya ABD’de ya da Avrupa’da emperyalistlerin kucağında oturmakta, himaye edilmektedirler.
Ordu köklerinden koparılmak için ilim irfan yuvası olan askeri liseler kapatıldı. Kin ve nefret o kadar büyüktü ki Askeri hastanelere bile el konuldu.
Hayatında silah görmemiş, mantar tabancasına bile el sürmemiş birisi Harp okullarının başına getirildi.
Bizlere düşen görev bu çirkinlikleri her yerde dile getirmek ve Atatürk düşmanlarını teşhir etmektir.
 Korona virüsü gündemi örttü ama; Atatürk’e saygısızlık yapan o hain üniformalıları ve onları himaye eden emperyalist uşaklarını unutmayacağız, unutturmayacağız. Bunlar 31 Mart vakasının artıklarıdır.
Atatürk’ün manevi şahsiyetini korumak, hatırasına saygı göstermek, bu vatan toprakları üstünde özgür bireyler olarak yaşayan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının görevidir.