|
8 Eylül günü Fırat'ın
doğusunda Türk ve ABD askeri unsurları müştereken devriye icra ettiler. Zırhlı
araçlar birkaç saat küçük bir cepte dolaşıp döndüler..
Devriye ne için
yapılır, muhtemel bir tehdidi önceden görüp tedbir almak için değil mi? Türk
sınırına tehdit oralardaki PKK/PYD/YPG varlığından gelebilir. İyi de, o terör
varlığı tamamen ABD'nin denetimi altında. ABD göz yummadan bize karşı taş bile
atamazlar. O halde bu "devriye" ne oluyor? Tamamen göz boyamaya ve
vakit kazanmaya dönük ABD taktiği.
ABD ikili oynuyor.
İSİD'e karşı savaşta en önemli ortağım dediği PYD/YPG'ye zarar verecek
gelişmeleri önlemek için "stratejik müttefiki" Türkiye'yi oyalıyor.
Türkiye, ABD ile "güvenli bölge" görüşmelerini sürdürerek aslında
dolaylı olarak PYD/YPG ile görüşüyor. Muhtemel görünmese de, ABD ile güvenli
bölge konusunda bir uzlaşmaya varılsa, bu, Fırat'ın doğusunun geri kalan
kısımlarında bir PYD/YPG devletçiğini dolaylı olarak tanımamız anlamına da
gelecek.
ABD'nin iki oynadığı o
kadar belli ki, Amerikalı askerler on, on beş gün önce de YPG unsurları ile bölgede ortak
devriyeye çıkmışlardı. Böylece ABD, Türkiye ve PYD/YPG'ye "eşit
taraf" muamelesi yapıyor.
Yutturmaca bu kadar
açıkken, devriye’nin göklere çıkartıldığı haberlerinin hemen yanında AKP’li
Cumhurbaşkanı Erdoğan devriye konusunun bir kandırmacadan ibaret olduğunu
bizzat söylediğine ilişkin bir başka haber var. Cumhurbaşkanı , "bu
iş öyle 3-5 helikopter uçuşuyla, 5-10 araç devriyesiyle, göstermelik birkaç yüz
askerin bölgede bulunmasıyla olacak iş değildir" diyordu
açıkça. Elbette bu söylem doğru idi.
Ne var ki, Cumhurbaşkanı’nın
bunun dışında söylediklerini ihtiyatla karşılamak gerekiyor. “ABD ,
PKK için güvenli bölge istiyor. Eylül ayı bitmeden Fırat’ın doğusunda kendi
askerlerimizle fiilen güvenli bölge oluşumunu başlatmamış olursak artık kendi
yolumuza gitmekten başka çaremiz kalmayacaktır". diyor.
Aynı minvalde sözler Bahçeli tarafından da söylenmiş ve manşete taşınmıştı!
Fırat'ın doğusundaki
hava sahasını kontrol eden ABD kolaylık göstermeden (ki, bu şimdilik olasılık
dışı) oralara hava destekli bir operasyon yapmanın imkânı yok. Sadece kara
birlikleriyle yapılacak bir harekâtta ağır zayiat verilmesi ihtimali yüksek.
Kaldı ki, oralarda konuşlu ABD askeri unsurları ile karşı karşıya gelmek riski
de var. Hal böyle olunca "kendi başımızın çaresine bakarız" gibi
sözlerin, gerçek niyeti yansıtmaktan ziyade, içerideki tribünleri hedef aldığı
izlenimi hakim.
Cumhurbaşkanı'nın
Eylül ayının sonunu son tarih olarak vermiş olması da ilginç. Madem ki ABD'nin
ne yapmak istediğinden o kadar emin, neden Eylül sonuna kadar üç hafta daha
bekleniyor? Bunun yanıtı arada, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle,
Başkan Trump ile yüz-yüze görüşme ihtimalinin olması. O görüşme sonrasında
Trump'ın taleplerimize hak verdiği ve gereğini yapacağı izlenimi kamuoyuna
anlatılırsa ve böylece yapılacağı söylenen harekât ertelenirse şaşmayalım.
Hatırlayalım, geçen ay
ABD ile güvenli bölge konusunda anlaşmaya varıldığı dair olduğu söylenen
"mutabakat" belgesi başarı olarak yansıtılmış ve harekâtın
ertelenmesine bahane edilmişti. O zaman tarafsız gözlemciler, bu belgenin bir
aldatmacadan ibaret ve ABD'nin PYD/YPG lehine zaman kazanma taktiği olduğunu
söylemişlerdi. Bizzat AKP’li Cumhurbaşkanı'nın şimdi söylediklerine bakılırsa,
haklı çıktılar.